Karakurum Moğolistan’daki Övörkhangay ilinde yer alan bir kasaba ve ilçe. Hangay Dağları’nın doğu eteklerinde Cengiz Han tarafından 1220 yılında kurulan 9000 nüfuslu Karakurum, Orhun Nehri vadisinde, başkent Ulan Bator’un 360 km güneybatısında bulunuyor. Harhorin, Хархорин, Qara Qurum, Kharkhorin olarak da yazılan kasaba Ögedey Han döneminde Moğol İmparatorluğu’nun başkenti oldu. Moğolistan’da gezilecek yerler arasında öne çıkan, ülkenin en turistik noktalarından olan Karakurum’un en önemli yerleri Erdene Zuu Manastırı, antik Uygur başkenti Har Bulgas ve Orhun Yazıtları. Bu yazımda Karakurum şehri hakkında bilgi ve yaşadıklarım var.
Karakurum Gezisi
Önceki yazımda anlattığım Tsetserleg adlı kasabada bindiğim minibüsten Karakurum’da yukarıdaki yerde sadece ben indim. Biraz ilerleyip kahve gibi bir yerde merkez neresi diye sordum, zaten orasıymış.
Tarihimizde adı çok gecen, Türk ve Moğol İmparatorluklarına başkentlik eden, ülkenin en eski ve önemli manastırının bulunduğu bu kasabadan biraz daha fazlasını beklerdim doğrusu. Tozlu yollar, çadırlar, barakalar. Moğolistan gezisi bazı şeyleri göze almayı gerektiriyor.
Yukarıda ve aşağıda gördüğünüz geleneksel göçebe Moğol kıyafeti del bugün de yaygın kullanılıyor.
Moğol genç motosiklete hoparlörleri koymuş Moğol müzikleri çalıyor. Arkada yedek yakıt da var, gelsin bozkırda yolculuk.
Dolaşıp bir dükkan buldum, biraz İngilizce konuşan sahibi en iyi oteli tarif etti, gittim. Basit bir bina ama adı ışıklı harflerle yazılıydı, elektrikli tabela görünce herhalde fena değildir dedim. Normal odaları üçer kişilik ve banyosuz, 1 tane “lüks” odası var, tek kişilik ve banyolu, onu tuttum, gecelik 16 lira ediyor, Moğolistan ucuz bir ülke. Görseniz ne lüks. Aşağıda odamdan manzara var.
Eski bir küçük televizyon var odada ama prizde elektrik yok, bir tane uzatma kablosu getirdi görevli, koridordaki prize taktı, kapı kapanmıyor. Banyoda Çin malı küçük bir ısıtıcı var ama ayarı yok, fişini takıp ısınmasını bekliyorum, su fazla ısınmış oluyor, fişi çekip bu kez soğumasını bekliyorum.
Moğolistan Türkü Alptigin Metin Kağan
Karakurum şehri kitaplığında büyük büyük dedem Moğolistan Türkü Alptigin Metin Kağan’ın izine rastladım. Moğollar sağ olsunlar dedem Çinlilere karşı savaşan yaman bir savaşçı olduğu için resimlerini özenle saklıyorlar. Aşağıda dedem Çinlilere karşı bir savaş öncesinde.
Dedem bir Çinliye karşı savaşırken.
Dedem Çinlileri yendiği savaş sonrası dinleniyor.
Karakurum’da Yaşam
Bir lokantaya girdim, bu kez koyun eti yemesem dedim. Üç çalışandan hiç İngilizce anlayan yok tabii ki. Ben size “onu yedim, bunu yedim” diye yazıyorum ama işler öyle kolay gitmiyor. Örneğin burada bir yemeğin içindekinin ne eti olduğunu öğrenene kadar neler çektim. Kadin “meeee”ledi. Ben “mööö”ledim, neyse sığır eti söylemeyi başardım. Erdenet ve Tsetserleg’de tavuk istemek için gıdaklamak zorunda kalmıştım. Yemeğimden kıkırdakları bırakınca Moğollar hayretle baktılar, neden yemediğimi anlamamış bir ifadeyle konuştular.
Hayvanın cesedi lokantada açıkta duruyor.
Bir iş yeri, giyim dükkanı.
Moğolistan’da hayat; sokakta bilardo.
Karakurum’da alışveriş.
Moğol anne başkente giderken bebeğine veda ediyor. Moğolistan’da gördüğüm tek şehirler arası otobüs bu oldu.
Karakurum’da akşam dışarı çıktım, ıssız yol ve arazide el lambamla toz toprak içinde dolaşıyorum, sokak lambası falan yok. Yaz günü hava güzel, neden insanlar çıkıp dolaşmıyor anlamadım. Bi baktım metruk bir binanın duvarında boyayla disco yazıyor. Fakat kapısının önünde bidolu at var, takılıyorlar. Güvenlik için koysalar diye düşündüm ama bir tane yeter, onca ata ne gerek var. Acaba “kısraksız almıyoruz arkadaşım” diye içeri sokulmayanlar mı bekleşiyor diye düşündüm, ürkütmekten çekinerek, yüzüme “bi arkadaşa bakıp çıkıcam” ifadesini takınarak yavaşça aralarından süzüldüm. İçeride gene ayni manzara, bidolu kız grupları ve bir tane de oğlan grubu oturuyor, herkes bana uzaylıymışım gibi baktı, çok da kötü müzik çalıyor, bu gecem de diskosuz geçiversin dedim, otelime döndüm.
Gece otelde Alman bir arkeolog kadın ve az İngilizce bilen Moğol şoför ve yardımcısıyla Cengiz Han marka votka içtik, Cengiz Han ülkenin en büyük değeri. Yan masada kasabadan kalabalık bir masa var, beni tanıştırıp “bakın Türkiye’den kardeşimiz gelmiş” falan dedi. Ben de Türkçe ve Moğolcada ortak olan birkaç sözcük sayıp sempati oluşturduktan sonra “Türkiye’de sizi iyi biliriz, benim Cengiz adlı arkadaşlarım var” dedim, yüzleri değişti, soğuk bir hava esti. Meğer Moğolistan’da saygıdan dolayı insanlara Cengiz adı verilmezmiş. Votkaya, lokantaya, kafeye, bidolu şeye Cengiz adı veriyorlar ama insana vermiyorlar.
Otelde oda fiyatına kahvaltı dahil. Kırsalda uzun süre sütlü ve tuzlu Moğol çayına maruz kaldıktan sonra klasik bir çay içeyim dedim. Moğolistan’da bizimki gibi çay yok, siyah poşet çay istemek için lipton deyince anlıyorlar, istedim. Yarım litrelik bira kupasında geldi.
Moğolistan’da kartal görmeden olmaz tabii.
Erdene Zuu Manastırı – Karakurum
Kasabaya 2 kilometre uzaktaki antik Moğol başkenti ve bu alandaki Erdene Zuu Manastır kompleksine yürüyerek gidip ziyaret ettim. Bu alanda Moğol İmparatorluğu’nun başkenti varmış ama bir küçük beton zemin dışında ortada pek bir şey yok, henüz kazı yapılmamış.
Antik Karakurum’da kentin sınırlarını belirleyen ve koruyan kaya kaplumbağalardan biri. Kaplumbağa sonsuzluğu temsil ediyor.
Erdene Zuu Manastırı (Moğolca: Эрдэнэ Зуу) Moğolistan’da bulunan, eski Moğol hükümranlıkları dönemine ait bir Budist manastır. Övörkhangay ilinde, bugünkü Harhorin yakınlarında bulunan eski Moğol başkenti Karakurum’da yer alıyor. Orhun Kültürel Doğa Vadisi’nin Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil olan bölümünde. Eskiden en faal olduğu dönemde yüze yakın tapınak, 300 ger (çadır) ve 1000 rahip vardı.
Aşağıda sağda 1675’te yapılan Dalai Lama Tapınağı var.
Erdene Zuu Khiid Manastırı 1586’da Altay Han tarafından yapılmış olup Moğolistan’da Tibet Budizmi’nin merkezi ve ülkedeki ilk Budist manastır. 102 stupa anıtıyla çevrili. 108 sayısı Budizm’de kutsal, çünkü bir Budist tespihinde 108 boncuk var. Muhtemelen bu tapınakta da 108 anıt vardı ama altısı kayıp. Bu tapınak manastırının duvarlarında çeşitli desenler var, çatısı Çin tarzı yeşil kiremitlerle kaplı. Tapınak 1680’deki savaşta zarar görmüş, 18. yüzyılda yeniden yapılmış, 1872’de içindeki 62 tapınağa onarım yapılmış.
Manastırın biraz uzağındaki taştan erkek cinsel organı heykeli, kadın cinsel organına benzetilen bir yamaca doğru çevrili duruyor. Rahiplere kadınlarla ilgilenmemelerini hatırlatmak, terbiyeli olmaları konusunda uyarmak için yapılmış vakti zamanında.
1939’da komünist önder Khorloogiin Choibalsan manastıra büyük zarar verdi, birçok bölümünü yıktırdı. Moğolistan’da yüzlerce manastır yıkıldı ve binlerce rahip öldürüldü. Bu yıkımdan geri üç küçük tapınak ve dış duvarlardaki heykelcikler kaldı. Manastırın yıkılmayan bölümleri Joseph Stalin‘in isteği üzerine ayakta kaldı.
Budizme inanan bazı subayların yardımıyla heykel, maske ve diğer Budist inanç nesnelerinin bir çoğu korundu. Dağlara gömülerek saklandı, bazıları riskli bir şekilde çadırlarda (ger) gizlendi. Aşağıda Budizm’in en önemli yapısı olan ve içinde kutsal emanetler saklanan Hint kökenli stupa adlı anıtlar görülüyor.
1965’te Erdene Zuu (Yüz Hazine) Manastırı’nın yalnızca müze olarak kullanılmasına izin verildi; Moğolistan’da işleyen tek manastır olarak başkent Ulan Batur‘daki Gandantegchinlen Khiid Manastırı bırakıldı. 1990’da Moğolistan’da komünizmin çöküşüyle birlikte; yeniden budist rahipler yetişmeye başladı, Erdene Zuu Manastırı ibadete açıldı. Bugün Erdene Zuu etkin bir Budist manastırı olmakla birlikte turistler yönü daha fazla. Aşağıda Budizmde yaygın gelenekler olan tütsü yakma ve hediye sunma ritüelleri görülüyor. Budizm öncesi dinleri burada yazdım: Şamanizm ve Tengricilik
Bundan sonraki Moğolistan gezi yazım: Orhun Yazıtları
Çok güzel kareler yakalanmış.
Dedeniz size ne kadar da benziyor 😀
Evet siz deyince iyice fark ettim, aynı ben. 🙂 Az savaşmamış Moğolistan’da.
bu yaz moğolistana gidip geldim gitmeden önce yazdıklarınızı okumuştum ama ne yalan söyleyeyim bizim seyahat sizin gezinin yanında çok hafif kalmış çok doğal çok detaylı yazmışsınız gidip geldikten sonra okumak daha bir keyifli oldu.
moğol türkü tanımı doğru mu onlar kendilerini öyle görmüyorlar
Moğolistan gezi yazılarıma ilginize teşekkür ederim. Moğol Türkü ifadesini onlar için değil, büyük dedem için yazdım. Rotanız nasıldı ve ne kadar kaldınız?
şimdi olay şu 70 li yıllarda okullarda cengiz han yavuz selim fatih Mehmet mimar sinan Alpaslan resimleri asılırdı Türk büyükleri diye yıllarca Karaoğlan filmlerinde cengiz han büyük türk hakanı diye anlatılırdı yıllar sonra ne olduysa cengiz Türk düşmanı olarak görülüyor yabancıların Türk olarak bildiği Cengiz hanı biz Türk düşmanı görüyoruz bunlar Sovyetlerin yanlış tarih sistemi ve bizim çok bilmiş islam tarihçilerin hataları yazık
Hocam bende yabancı dil yok ve Orhun Abidelerinde 360 derece donup Türklüğün doğduğu yerleri görmek istiyorum Ulan Batur da ve Karakurum’da nerede kalacağız yardımcı olun lütfen.
Karakurum’da kaldığım oteli yazımda anlatıyorum. Başkentte ise hosteller var.
Anlatım tarzınız çok hoşuma gidiyor, umarım bir gün bende Moğolistanı ziyaret edebilirim. Keşke bu işi hobi olarak değil de para kazandığınız için yapabilseniz. Başarılar.
Moğolistan yazılarıma ilginize teşekkür ederim. Tek başıma geziyorum. Moğolistan sizi hangi yönden cezbediyor?
Gezileriniz çok güzel biz daha Türkiye’yi gezememişken oralar hayalden öteye geçemeyecek….
Moğolistan gezi yazılarıma ilginize teşekkürler Hüseyin Bey. Bir gün gidebilmeniz dileğiyle.
Soru yok sadece tebrikler. Ataların eski topraklarını gezmişsin çaba harcamışsın. Sana teşekkür ederiz.
Moğolistan yazılarıma ilginize teşekkürler Gökhan Bey.