Gazimağusa ya da Mağusa (Yunanca Ammochostos, Latince Famagusta), Türkiye’de bazen kullanılan adıyla Magosa, Kıbrıs Adası’nda bir liman kenti. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Mağusa Bölgesi’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Gazimağusa İlçesi’nin yönetim merkezi. Türkiye’de en çok bilinen üç özelliği; limanı, gezilecek yerler ve üniversitesi. Gazimağusa kumsalları tatil için turist, tarihi gezilecek yerleri gezgin, ve üniversitesi okumak için öğrenci çeken bir Kıbrıs şehri.
Mağusa Hakkında Bilgi
Mağusa Limanı, Kıbrıs’ın tek derinsu limanı ve Akdeniz’in en fazla güçlendirilmiş limanlarından biri. Mağusa’nın esas gelişimi Lüzinyanlar (Lüsinyen) devrine rastlıyor. Yakındoğu’dan şehre yerleşenler, kültür ve değerleriyle kent sakinlerine yeni bir güç ve dinamizm kattılar. Son nüfus sayımına göre kent, 69.741 kişilik nüfusa sahip.
Doğu Akdeniz Üniversitesi de Gazimağusa kentinde bulunuyor. Gazimağusa’nın altın kumsalları dünyanın en iyi bilinen plajları arasında. Şehirde her yıl düzenli olarak Gazimağusa Belediyesi ve Doğu Akdeniz Üniversitesi’nce gerçekleştirilen Uluslararası Mağusa Kültür ve Sanat Festivali yapılıyor.
Gazimağusa tarihi bir şehir, liman kenti ve bölgesel merkez olma özelliklerinin yanında bir üniversite kenti olma özelliğine de sahip. Mağusa kentinin günümüzdeki konumu, mevcut koşullar uyarınca tarihsel misyonunun devamı niteliğinde. Bugünkü konumuyla Kıbrıs’ın iki bölgeli ada oluşu dahi Gazimağusa’nın öneminden birşey almış değil. Bugün KKTC’nin en büyük limanına ve tek Serbest Limanı’na ev sahipliği yapan Gazimağusa, yalnızca ekonomik anlamda değil, iletişim, bilim, teknoloji, kültür ve benzer alanlarda da liman konumunda.
Gazimağusa Haritası ve Konumu
Gazimağusa Kıbrıs’ın doğusunda, Akdeniz kıyısında bir liman, eğitim ve turizm şehri. Başkent Lefkoşa ile arasındaki mesafe 65km olup arabayla 1 saat, Girne ile 79km ve 1 saat 15 dakika sürüyor. Güzelyurt ise 92km.
Gazimağusa’da Gezilecek Yerler
Gazimağusa şehrinin hem merkezinde hem de yakın çevresinde gezilecek yerler var.
Lala Mustafa Paşa Camii – Aziz Nicholas Katedrali
Lüzinyanlar döneminde, 1298 – 1312 yılları arasında inşa edilen yapı, tüm Akdeniz dünyasının en güzel Gotik yapılarından. Lüzinyan kralları, önce Lefkoşa’da St. Sophia Katedrali’nde Kıbrıs Kralı, sonra da Mağusa’da St. Nicholas Katedrali’nde Kudüs Kralı olarak taç giyerlermiş. 1571 yılında Osmanlılar tarafından cami haline getirilene dek, bu törenler yapılmış. Katedralin en güzel ve en iyi korunmuş olan batı cephesinin mimarisi Fransa topraklarındaki Reims Katedrali’nden etkilenmiş.
Gotik tarzda işlemeli eşsiz bir penceresi bulunan katedralin 16’ıncı yüzyıl Venedik galerisi avluda yer alıyor ve günümüzde şadırvan olarak kullanılıyor. Girişteki yuvarlak pencerelerin üzerinde bir Venedik arması var. Bazı hayvan figürleriyle süslü kabartmanın Salamis’teki bir tapınaktan geldiği sanılıyor. Katedralin apsiti, çoğu Kıbrıs kiliselerinde olduğu gibi, Doğu üslubunda ve üç bölmeli. Yapı Gazimağusa kentindeki en turistik gezilecek yerler arasında.
Yukarıdaki pencereler iyi korunmuş olup, batı cephesinde ve yanda iki şapel bulunuyor. Yapının önünde bulunan tarihi cümbez ağacı adanın kuzeyinde çok az bulunmakta olan tropik bir incir türü (Ficus Sycomorus). Bu ağacın, inşaat başladığı zaman dikildiği ve katedral ile yaşıt olduğu söyleniyor. Ağacın en belirgin özelliği yılda yedi kez meyve vermesi.
Othello Kalesi
Magosa kentinde 14’üncü Yüzyılda Lüzinyanlar tarafından inşa edilen Othello Kalesi, Mağusa kentinin ana girişlerinden biri olarak kullanılıyordu. Kale girişi üzerinde asılı olan St. Mark Aslanı kabartmasının altında kaleyi yeniden biçimlendiren kaptan Nicolo Foscari’nin adı ve 1492 tarihi görülüyor. Etrafı derin bir hendekle çevrili olan kalenin yapısında kuleler ve topçu bataryalarıyla biten koridorlar bulunuyor. Kale avlusunda bir kısmı Osmanlılara, bir kısmı İspanyollara ait toplar, demir gülleler ve taş gülleler var. Kara Kapısı bir Ravelin’le (yarım ay şeklindeki tabya) korunmuş. Buradaki geçitler ve top yuvalarına ek olarak bir şapel ve zindan olarak kullanılan yeraltı odaları bulunuyor.
Kalenin bugünkü adı İngiliz döneminde kullanılmaya başlanmış. Sheakespeare’in ünlü trajedyasının bir bölümü Kıbrıs’ta bir liman kentinde geçiyor. Oyunun kahramanı Othello, Faslı (Moor) biri olarak tanıtılıyor. Yazarın, adanın Venedikli valisinin soyadının anlamı ‘Moor’ olan Christophoro Moro’nun adını duyduğu ve yanılarak onun bir Faslı olduğunu düşündüğü sanılıyor.
Kale içerisinde bulunan salon günümüzde bir çok sanat ve kültürel etkinliğe evsahipliği yapıyor. Gazimağusa Belediyesi’nin düzenlediği geleneksel Mağusa Kültür, Sanat ve Turizm Festivali’nin de birçok etkinliği burada oluyor. Gazimağusa şehrinin sembollerinden biri.
Gazimağusa Limanı
Gazimağusa Limanı ya da Mağusa Limanı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Gazimağusa İlçesi’nin yönetim merkezi olan Gazimağusa’da yer alan ticari bir liman. Bölgedeki limanın inşasına ilk olarak 1902 yılında Britanya Kıbrısı yönetimi altında başlanmış ve ilk liman hizmeti 1904 yılında verilmeye başlanmış. O yıldan bu zamana liman, iki kere genişletme, bir kere de yenilemeden geçmiş.
Limanın iskele uzunluğu 99 metre. İç Liman’ın rıhtımı 540, Dış Liman’ın rıhtımı ise 655 metre uzunluğunda. Rıhtımların denizden yüksekliği (rakımı) 1.8 metre.
Limanın sağladığı kâr 2003 yılından bu yana bakıldığında genel bir artış izliyor. Aynı zamanda Gazimağusa Limanı, ismini verdiği, 103,000 m²’lik Gazimağusa Serbest Liman ve Bölgesi adındaki serbest ticaret alanının da merkezinde yer alıyor ve bu alan yerli ve yabancı ticari yatırım ve transit faaliyete açık. KKTC Limanlar Dairesi Müdürlüğü verilerine bakılarak hesaplamalar yapıldığında, Gazimağusa Limanı aylık ortalama 80 yerli veya yabancı gemiye hizmet veriyor.
Venedik Sarayı – Proveditore Sarayı
13’üncü yüzyılda Lusignanlar tarafından Kraliyet Sarayı olarak inşa edilen yapı, Namık Kemal Meydanı’nın batısında yer alıyor. II.Peter”in 1369 yılında başlayan saltanatına kadar Kıbrıs Kralları bu sarayda oturuyorlardı. Deprem sonucu yıkılan saraydan günümüze, 16. yüzyılın başlarından kalma “L” biçimindeki bir yapıya sahip batı kısmı ve Salamis’ten getirilen dört sütunun taşımakta olduğu üç kemerli giriş gelebilmiş. Ortadaki kemerin üst başında, 1552 yılında Kıbrıs’ta yönetici olan yüzbaşı Giovanni Renier’in arması var.
Namık Kemal Zindanı ve Müzesi
Gazimağusa şehrindeki Namık Kemal Meydanı’nın batısındaki Venedik Sarayı’nın avlusunda yer alan, dikdörtgen planlı ve iki katlı küçük bir yapı. Tek olan hücrenin kapısı Venedik Sarayı’nın avlusuna açılıyor. Üst kattaki dikdörtgen planlı odanın önünde bir sahın bulunuyor.
Namık Kemal, “Vatan Yahut Silistre” oyununun 9 Nisan 1873 tarihinde İstanbul Gedik Paşa tiyatrosunda oynanmasından sonra 5 Nisan 1873 tarihinde Kıbrıs’a sürüldü. Önceleri alt kattaki zindana kapatılan şair, bir süre sonra Kıbrıs Mutasarrıfı Veyis Paşa’nın izni ile üst kata çıkarıldı. 3 Haziran 1876 tarihinde de V. Murat tarafından affedilerek İstanbul’a geri döndü. “Namık Kemal Zindanı ve Müzesi”nin restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları 1993 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Rölöve ve Restorasyon Şubesi tarafından gerçekleştirilerek ziyarete açıldı.
St. Francis Kilisesi
Kıbrıs’a 1226 yılında gelen ve bir ara pek çok araziye sahip oldukları bilinen Franciscan tarikatına bağlı keşişler tarafından kurulan manastırın bir bölümü, Del Proveditore Sarayı’nın yanında yer alıyor. Yapı, Kıbrıs Kralı II. Henry’nin yardımıyla yapıldı. Üç bölümlü bir nef ve bunun sonundaki çok güzel bir koro kısmından oluşuyor. Şu anda harabe olan kilisenin en önemli bölümü, bir zamanlar içerisinde sunak ve bir kısmı 1314-1447 yıllarına ait mezar taşlarının bulunduğu güney şapeli.
St. George Latin Kilisesi
13. yy. sonlarında inşa edilmiş, Gotik üslubun güzel örneklerinden. Salamis yıkıntılarından getirilen malzemelerin kullanıldığı, mimarisinde Paris’teki St. Chapelle kilisesinden esinlenildiği düşünülüyor. Beş bölümlü bir nefi olup, bir koro yeri de bulunuyor. Günümüze kadar ulaşan, bu koro yeri ve kuzey duvarı. Geniş ve uzun pencereleri bir zamanlar Gotik oymalarla süslüymüş. Kilisenin şehrin surlarının yapımından önce inşa edildiği, sur özelliği taşıyan yapısından anlaşılıyor.
İkiz Kiliseler ( Templar ve Hospitaler Kilisesi)
14. yy’da inşa edilmiş olan iki kiliseden büyük olan Templar şövalyelerine ait. Templar şövalyeliği 1313 yılında Papa tarafından kaldırılınca kilise bitişikteki binaya sahip olan Hospitaler şövalyelerine kalmış. Günümüzde restore edilmiş yapı Kıbrıs Sanat Derneği olarak kullanılıyor.
Mağusa Surları
1489 yılına dek Mağusa şehrini çevreleyen Lüzinyan surları, çok yüksek olmalarına karşın ince bir yapıya sahipti. Ardından Kıbrıs’ı ele geçiren Venedikliler, özellikle Osmanlılara karşı önlem almak ve surları ateşli silahlara karşı sağlamlaştırmak amacıyla 1550’li yıllarda Venedik’ten getirilen mühendis Giovanni Girolamo Sanmichele ile kaptan Nikolao Foskanini tarafından elden geçirildi. Özellikle deniz tarafındaki surlar, Martinengo Tabyası ve Kara Kapısı bu dönemde inşa edilmiş. Ayrıca surun şehir dışındaki kısmına 46 m genişliğinde hendek açılarak içerisi su ile doldurulmuş. İri kesme taştan inşa edilen 3 km uzunluğundaki bu surların yüksekliği 18 m, genişliği bazı yerlerde 9 m kadar. Duvarlarda, burçlar, kapılar, rampalar, mangallar, cephanelik, depo ve ahırlar bulunuyor.
Sur duvarlarında yer alan ve isimlendirilmiş 14 kule var. Bu kulelerin isimleri;
1. Canbulat (Arsenal)
2. Deniz Kapısı Burcu (Mare)
3. Othello (Castelle)
4. Halkalı Mazgal (Signoria)
5. Karpaz Tabya (Diamante)
6. Şehit Tabya (Mozzo)
7. Tophane (Martinengo)
8. Pulocazaro
9. Moratto
10. Diocare
11. Kara Kapısı (Akkule-Ravelin)
12. Altın Burcu (Santa Napa)
13. Su Burcu (Andurizzi)
14. Halkalı Tabya (Campo Santo)
Ayrıca bir iç kale olarak Othello binası ve orijinal iki giriş kapısı olarak Kara Kapısı (Ravelin) ve Deniz Kapısı (Porta del Mare) yer alıyor. Mağusa’nın Osmanlılar tarafından fethi sırasında harap olan surlar, fetih sonrası Osmanlılarca onarılmış.
Akkule Mescidi
Orijinal Kara Kapısına ulaşılan kemerli geçidin şehre bakan tarafında yer alıyor. Kesme taştan yapılmış olan Mescid burada görevli muhafızlar için inşa edilmiş. Mescidin orijinal kapısı harap olduğundan 18’inci yüzyılda yeniden yapılmış. Kapının üst kısmında bulunan mermer üzerinde 1619 tarihi ve Kuran’dan bir ayet (LXXII/18) kayıtlı.
Ermeni Kilisesi
Lusignan dönemi öncesinde Kıbrıs’a yerleşmiş olan Ermeniler’in Kıbrısta biri Lefkoşa’da, diğeri ise Mağusa’da iki piskoposları vardı. M.S. 14’üncü yüzyılda yapılan kilisenin içerisinde akustiği sağlamak amacı ile tavana küpler yerleştirilmiş. Suriçi Somuncuoğlu Sokak’ta yer alan kilisenin duvarlarında zamanla kısmen tahrip olmuş duvar resimleri ve Ermenice yazılar var.
Karmelite Kilisesi
12. yüzyılda Suriye’deki Karmel dağında kurulan Karmel tarikatına ait. Bu tarikata rahibe olarak hizmet veren Azize Mary’nin adı bu kiliseye verilmiş. Kesin inşa tarihi bilinmemeyen bu yapı Gazimağusa Suriçi Somuncuoğlu Sokak’ta.
Cafer Paşa Hamamı
Namık Kemal Meydanı’nın kuzey batısındaki hamamın Evkaf Dairesi arşivindeki belgelerde 1601 yılında inşa edildiği kayıtlı. Lusignan dönemine ait St. Fransis Kilisesi’nin avlusunda bulunan yapı kesme taştan inşa edilmiş. Plan ve mimari üslubu (ılıklık ve sıcaklık bölümleri) Osmanlı dönemi yapı özelliklerini yansıtıyor. Sadece “Soyunmalık” odası Orta Çağa ait St. Fransis kilisesinin orjinal odalarından birisi. Güney duvarındaki basık bir kapıdan girilen bu odanın üstü haç tonozla örtülü. Tavanın ortasında ve duvarda bulunan üç pencere ile aydınlanmakta. Soyunmalık bölümünün kuzey duvarında bulunan bir kapıdan yarım tonozla örtülü “L” planlı bir ara geçide ve buradan da hamamın ılıklık bölümüne giriliyor. Ilıklığın üstü beşik tonozla örtülü. Ilıklıktaki bir kapıdan hamamın sıcaklık bölümüne giriliyor. Sıcaklık bölümünde kubbeli bir orta mekana açılan tonozlu dört Eyvan ve dört köşede kubbeli birer oda (Halvet) bulunuyor.
Petek Pastahanesi
Dostum Murat Gazimağusa’da ünlü Petek Pastanesi’ne gitmeden olmaz dedi, bazı Kıbrıs lezzetlerini tattık.
Mekanda geleneksel Kıbrıs kıyafetleri sergileniyor.
Salamis Antik Kenti
Gazimağusa şehrine 11km uzaklıktaki antik Salamis kenti Bronz Çağı sonlarında başlayan göçler sırasında, Anadolu’dan gelen kavimler ve bunlara Yunanistan’dan gelerek Kilikya’da katılan Akalar tarafından kurulmuş. Truva kahramanlarından ve Salamis Adası Kralı Telamon’un oğlu Tefkros, şehrin kurucusu olarak biliniyor. M.Ö. 707 yılında gerçekleşen Asur hakimiyetinden sonra M.Ö. 560 yılında bastırılan sikkelerden, Salamis Kralı Evelthon’un adanın idaresini ele geçirdiği anlaşılıyor. M.Ö. 499 yılında Atinalı Kimon’un Kıbrıs’taki Pers hakimiyetine son vermek için düzenlediği sefer başarısızlıkla son bulmuş ve Kimon’un ölümü üzerine Atinalılar, Kıbrıs’ı alma girişiminden vazgeçmişler. Bundan sonra Fenikeli idareciler başa geçer, fakat ticaret ve diğer konularda gerileme başlar. M.Ö. 411 yılında Tefkros ailesinin üyelerinden Evagoras, Salamis krallığını ele geçirir.
Tüm adayı hakimiyeti altına almak isteyince Salamis şehri Persler tarafından kuşatılır ve Evagoras Pers Krallığına vergi ödemek zorunda bırakılır. Bu durum İskender devrine dek sürer. İskender döneminde Salamis kralı olan Pyntagoras, İskender’e askeri yardımlarda bulunduğundan kendisine Tamusus şehri verilerek ödüllendirilir. İskender’in ölümü sonrasında Salamis sürekli el değiştirir. M.Ö. 294 yılında zor şartlar altında Kıbrıs’ı alan Ptoleme Krallığı idaresi sırasında ada huzura kavuşur ve bu tarihten itibaren Salamis baş şehir olma niteliğini kazanır. Kentin bu parlak dönemi Roma egemenliği süresince de devam eder.
Günümüzdeki kalıntıların çoğu Roma dönemine ait. Roma idaresi altında şehrin bir halk meclisi, bir senato ve ihtiyar meclisi bulunuyor. M.S. 76 ve 77 yıllarındaki depremler ve M.S.116 yılındaki Yahudi isyanları ile şehir epeyce tahrip olur. Daha sonra ada Antakya vilayetine bağlanır ve Salamis limanı, Suriye gemilerince ilk uğrak limanı olduğundan, şehirde bir ferahlama görülür. M.S. 232 ve 342 yıllarındaki depremler şehre yine büyük zararlar verir. Bundan sonra Bizans İmparatoru Konstantinus şehri küçük bir planda inşa ettirerek, Konstantinus adını verir. Şehir Kıbrıs’ın baş şehri olarak Baf’ın yerini alır. Daha sonra şehir M.S. 647 yılındaki Arap akınları ve yer sarsıntıları nedeniyle terkedilerek, bugünkü Mağusa şehrini oluşturan bölgeye halk göç etmek durumunda kalır.
Aziz Barnabas Manastırı
Salamis’te doğmuş Yahudi bir ailenin oğlu olan St. Barnabas, Kudüs’te eğitim gördükten sonra Kıbrıs’a döner ve Hıristiyanlığı yaymak için M.S.45 yılında St. Paul ile çalışmaya başlar. Bu faaliyetlerden dolayı vatandaşlar tarafından öldürülüp, cesedi denize atılmak üzere bir bataklığa saklanır. St. Barnabas’ın öğrencileri olayları izleyip, cesedi Salamis’in batısında bir yeraltı mağarasına gömerler ve göğsüne de St.Mathews’un yaptığı incilin kopyasını koyarlar. Cesedin yeri bilinmediğinden uzun yıllar gizli kalır.
432 yıl sonra piskopos Anthemios, mezarı rüyasında gördüğünü söyleyerek, açılmasını ister. Mezar açıldığında St. Mathews incili dolayısıyla, St. Barnabas teşhis edilmiş olur. Bu keşif sonrasında Piskopos, İstanbul’a giderek İmparator Zeno’yu bilgilendirir ve Kıbrıs kilisesinin özerkliğini kazanır. İmparator, gömütün bulunduğu yerde bir manastır inşası için yeterince bağışta bulunur. Manastır M.S. 477’de inşa edilir. Manastır bir kilise, avlu ve avlunun üç yanında bir zamanlar papazların yaşadığı odalardan meydana geliyor. Manastır Gazimağusa kentine 4km mesafede yer alıyor. Aşağıda Murat fotoğrafımı çekerken yukarıda bir ışık gördüğüm anın fotoğrafı var.
St. Barnabas İkon ve Arkeoloji Müzesi: St. Barnabas kilisesinde çoğunluğu 18. yy’dan kalma zengin bir ikon koleksiyonu bulunuyor. Manastırın avlusunda bulunan bazalt değirmen Enkomi yerleşim bölgesinden, diğer sütun ve taşlar ise Salamis’ten gelmiş. Papazların yaşamlarını sürdürdüğü odalar ise restore edilerek Arkeoloji Müzesi haline getirilmiş. Müzede Kıbrıs’ın Neolitik döneminden Roma dönemine dek geniş bir çizgideki tarihsel sürece ait çeşitli eserleri görebilmek mümkün. Ayrıca tunç ve mermer eserler de müzede sergileniyor.
Kantara Kalesi
Kantara Kalesi, Kıbrıs’taki Beşparmak Dağları’nda bir kale. Adanın kuzey kıyısıyla Mesarya Ovası’nı kontrol edebilmek için inşa edilmiş. Karayoluyla Gazimağusa şehrinin 42km kuzeyinde yer alıyor.
“Kantara” sözcüğü Arapça “köprü” anlamına geliyor. Kesin olarak hangi tarihte yapıldığı bilinmese de çoğu kaynağa göre Bizanslılar tarafından Arap saldırılarının sona erdiği 965 yılından sonra yapılmış. Buna karşın İngiliz Kralı I. Richard’ın adayı aldığı tarihe kadar kale hakkında herhangi bir kayıt yok. Bu kayıt kendini Kıbrıs kralı ilan eden İsaakios Komnenos’un Guy de Lusignan yönetimindeki İngiliz ordularından kaçmak için buraya sığındığı, daha sonra Girne Kalesi düştükten sonra kaleyi terk edip teslim olduğu yönünde.
1373 yılında Cenevizlilerin adaya saldırısı sırasında Lefkoşa ve Mağusa düşse de, Kantara Kalesi konumunun da yardımıyla Kıbrıs Kralı II. Peter’in elinde kaldı. Ceneviz istilasının sona ermesinden ve Mağusa’nın Cenevizlilerin elinde kalmasından sonra, 1391 yılında I. James kalenin surlarını güçlendirdi. Bu dönemde kale önemini korumaktaydı. Daha sonra Mağusa’nın geri alınmasından sonra bile kale korunmaya devam etti.
1489 yılında ada Venedikliler tarafından ele geçirildi. Bu tarihten itibaren kale önemini kaybetmeye başladı. Beşparmak Dağları’ndaki Kantara, St. Hilarion ve Buffavento kaleleri Venedikliler tarafından önemli kabul edilmediği ve asker azlığının da bir etkisi olarak terk edildi. Bazı kaynaklara göre kale 1525 yılında terk edildi. Ancak bazı diğer kaynaklar kalenin 1529 yılında sağlam bir kale olduğunu yazıyor. Kalenin terk edilişine ilişkin kesin bir tarih olmasa da 1562 yılında bir diğer yazar kalenin harabe halinde olduğunu söylüyor. Kale 1914 yılında aslına sadık kalınarak onarıldı ve sağlamlaştırıldı.
Vadili Köyü
Eski öğrencim Kıbrıslı Gökhan beni Mağusa’ya bağlı Vadili adlı köydeki ailesinin evine götürdü. Sevimli bir ailesi var, Kıbrıs’ın yerlileri. Misafirperver ve sıcak davrandılar.
Bahçede böyle bir toprak fırın var.
Sağ olsunlar Kıbrıs yemekleri ikram ettiler.
Genel bilgiler için yazım: Kıbrıs Gezi Rehberi
Doğu Akdeniz Üniversitesi
1979 yılında kurulan Doğu Akdeniz Üniversitesi Türkiye‘den Kıbrıs’ta okumak isteyenlerce epey tercih edilen bir üniversite. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) tek devlet üniversitesi olan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ), tüm programları TC YÖK tarafından onaylanmış bir yüksek öğretim kurumu. Doğu Akdeniz Üniversitesi 106 farklı ülkeden 20,000 öğrenci ve 35 farklı ülkeden 1,100’ün üzerinde öğretim elemanı ile çok kültürlü bir ortamda eğitim veriyor.
DAÜ, 3000 dönüm arazinin üzerine yayılmış eğitim binaları ve laboratuvarlarıyla, kapalı ve açık spor salonları ve kültür faaliyetleriyle, iyi bir kampüs üniversitesi. DAÜ’de 11 Fakülte ve 5 Yüksek Okulda toplam, 95 ön lisans ve lisans, 77 yüksek lisans ve doktora programı eğitim veriyor. Kampüsteki modern yurtlarda 7500 öğrenciye barınma imkanı sağlanırken, kentte yaşamak isteyen öğrencilerin konutları da üniversite tarafından kiralanıyor.
Kıbrıs gezi yazılarım devam edecek.
Namık Kemal’in Mağusa (Kıbrıs) sürgünü 38 ay sürdü. Burada son derece olumsuz koşullar altında yaşamak zorunda kaldı, pek çok kez sıtmaya ve başka hastalıklara yakalandı. Birkaçı dışında eserlerinin tamamını da bu dönemde Kıbrıs’ta yazdı. Aynı zamanda –biliyorsunuzdur- hemşehriniz Namık Kemal, 1840 Tekirdağ doğumlu:)
Hemşerimin Mağusa sürgünü hakkında bilgi için teşekkürler.:)