Brezilya’nın Porto Alegre kentinden önceki yazımın sonunda gördüğünüz otobüsle uzun bir yolculuk sonunda sınırı geçerek Uruguay‘a giriş yaptım. Otobüsüm anayoldan başkent Montevideo’ya gideceği için ben Chuy adlı kasabada sınırı geçtikten sonra indim. Chuy’un yarısı Brezilya’ya, diğer yarısı Uruguay’a ait. Sınırdaki caddesinin bir tarafı Brezilya, diğer tarafı Uruguay’da kalıyor. Uruguay’a gitmek heyecan verici. Otobüsteki tek gerçek yabancı (Brezilyalı / Uruguaylı / Arjantinli olmayan) bendim. Aşağıdaki fotoğrafta, soldaki çanta arama platformunda sadece benim çantam var. Brezilya – Uruguay otobüsünün önceki yazımda konuşmasını izlediğiniz hostesi beni sahiplendi, yardım etti. Sınırda işlemlerimi yaptı, beni Castillos’a giden bir otobüse bindirmeleri için gümrük görevlilerine sıkı sıkı tembih etti. Ayrılırken içten bir sarılmayla öperek veda etti.
Otobüsün camındaki “salida” kalkış demek, dün geceki hareket saatimiz, o anki saati göstermiyor.
Chuy‘dan başka bir otobüse binip sabaha karşı beşte Castillos‘a vardım. Cabo Polonio‘ya yol olan en yakın yere uğrayan otobüsün kalkmasına saatler varmış. Otobüs yazıhanesini biraz sonra kapatıp herkes gitti, ben karanlıkta küçücük kasabada tek başıma kaldım, etrafta kimseler yok. Mecburen biraz dolaştım ısınabilmek için, bir sokakta içinde sürücüsü uyumakta olan bir taksi görünce sevindim. 30km yolun ücretinin karşılığı yaklaşık 15 Dolar olduğunu onayladık ve yola çıktık. Karanlıkta dar bir asfaltta yol aldık, camlar sürekli buğulanıyordu, sürücü ve ben sürekli ön camı sildik. Kibar bir adamdı. Beni ıssız bir yerde, bir çitin kenarında bıraktı ve uzaktaki tek katlı binayı göstererek Cabo Polonio‘ya oradan gidebileceğimi tarif etti.
Cabo Polonio’ya gitmeye çalışırken buz gibi gecede sabaha karşı çekimim: Uruguay videoları
Saatlerce tek başıma ıssız ortamda üşüdükten sonra uzakta bir insan görmek güzeldi: Uruguay videoları
Uruguay köylüsü atına eğersiz biner.
Issızlıkta, soğukta, ortak dil bilmemek fark etmez. İnsan insana sarılır; suyunu, bisküvisini, sigaraşını paylaşır. Yoldaş olur, güvenir.
Hava buz gibi, kırağı kapladı her yanı. Uruguay gezisi devam ediyor, macera dolu.
Kuşlar ötüyor, ama yardım etmiyor.
Milli Park sınırındaki noktadan Cabo Polonio’ya gidilebilen bu araçların çift yön bileti 150 Uruguay Pesosu. Yaklaşık 14 TL.
Bundan sonra sürekli göreceğim, Uruguay’da herkesin yanında gezdirdiği mate çayının özel bardağı, metal pipeti ve termosu.
Uruguay’da her yerde, bütün gün mate çayı içilir. Uruguay turları ile değil benim gibi bağımsız giderseniz gerçek yaşamın içine girersiniz. Uruguay vize istemiyor.
Cabo Polonia’a yukarıdaki tuhaf araçların kalktığı yerde 4.5 saat beklememe rağmen kış günü gitmek isteyen benden başka deli çıkmadı. Buyrun arazide yolculuk sırasında ortamı anlatarak çektiğim görüntüleri izleyin:
Cabo Polonio uzakta göründü:
Kumsal üzerinde arazi kamyonuyla yolculuk sırasında çektiğim görüntü:
Cabo Polonio’nun güzelliklerini görmek için tıklayın: CABO POLONIO’DA YAŞAM.
Abi seni takipteyiz yolun açık olsun her zaman
Teşekkürler Ali.
Üstteki yeşil kamyonet boyana,boyana; boya kalın bir tabaka oluşturmuş sanki.
Üstadım buraya benzer bir yer daha var. Neredeyse bakir ve zaptedilmemiş bir bölge, Nowaya Zemlya.Gidiş rotasını ve yollarını araştırıyorum. Riskli bir seyahat ilginizi çekerse size de neticeyi gönderirim. Muhteşem bir deneyim olacaktır 🙂 Sevgiler..
Haberdarım ama araştırmadım, sonucu bekliyorum o halde, teşekkürler.
Yine etkileyici bir yazi olmuş, yasadiklarinin benzerini yasamistim, Iguazuda uyuyup kalinca Paraguay sinirinda sabahin 5’inde sogukta kalakalmistim, onu hatirladim 🙂
İyidir abi böyle deneyimler, devam. 🙂
Güney Amerika gezisi sizin için hem zorlu hem de keyifli geçmiş.
Latin Amerika turu yazıları okumuştum daha önce, sizinki onlara hiç benzemiyor, tam macera.
Uruguayda ne işin var, oraya vereceğin parayı hindistan seyahatine versen ya bro, ne bileyim pakistana git, yeni kaledonya ya git sonra oraya tekneyle 2.5 saatlik minik insan müdahalesi olmayan sadece bir kaç macera perestin ve yeni caledonia halkının yapayanliz piknikseverlerinin gittiği o ıssız dev ev ağaçların olduğu adalarına gitsene….