Yolu olmayan Cabo Polonio‘ya modifiye arazi aracı ile tek yolcu olarak geldikten sonra kışın açık olan 2 pansiyondan birine gittim. Buradaki tüm evler gibi son derece basit ve küçük, tek katlı bir yapı. Bazıları tek yataklı, bazıları 3 ranzalı küçük odalarda 15 kişinin kalabileceği pansiyonda benden başka kimse olmadığı için en beğendiğim odayı seçtim; çift cepheden okyanusa bakan, kumsalın dibinde, diğerleri gibi sade, büyük yataklı ama yürümeye yer olmayan bir oda. Tahmin etiğiniz gibi, bu ıssız okyanus köyünde CouchSurfing üyesi yok. Uruguay’a gitmek isteyenler için bence ülkenin en özel yeri. Bakın bu güzel yerde, Uruguay’da yaşam nasıl.
Basit kahvaltı dahil gecelik 15 Dolar. Sormadım ama fiyatların yazın (bizim kışımız) biraz daha yüksek olduğunu duymuştum. Ben en ölü sezonda geldim. Aşağıdaki fotoğrafın en solunda, mavi-beyaz pansiyonum görülüyor.

Uruguay’ın ıssız köyü Cabo Polonio’da kaldığım oda “okyanusa sıfır”.

Issız okyanus köyü Cabo Polonio
Uruguay‘ın Atlantik Okyanusu kıyısında, Rocha kasabası sınırları içerisindeki Cabo Polonio‘da elektrik, su, kanalizasyon sistemi yok. Kışın nüfusu 70 kişi. Yazın Uruguaylı, biraz da Arjantin ve Brezilyalı, çoğu hippi tarzı gencin dinlenme ve eğlenme yeri, yoğun sezonda nüfusu bine yaklaşıyor. Güçlü Atlantik rüzgarlarıyla buz gibi olan Mayıstan Eylüle kadarki ölü kış sezonunda yerli balıkçı halk dışında bazen balina ve fokları araştıran bilim insanları, dış dünyadan kaçan birkaç şair dışında geleni olmuyor. Ta ki buz gibi bir Temmuz sabahı çılgın gezgin Çelebi Alper gelinceye dek.

Buyrun, Cabo Polonio’da kaldığım pansiyonu ve okyanusu izleyin: Uruguay videoları
Hemen Türkiye tanıtımıma başladım. Aşağıda Cabo Polonio köylüsü Fatima bakır cezvemle benden Türk kahvesi pişirmeyi öğrenirken görülüyor. İngilizcesi pek yoktu ama anlattım işte bir şekilde. (Tezgahta, Fatima’nın tam koltukaltına denk gelen yerde, Cabo Polonio’lulara hediyem Türk kahvesi paketi görülüyor.


Buz gibi havada ve ıssızlıkta 4.5 saat yapayalnız bekleyip sallanarak geldiğim Cabo Polonio’daki pansiyonumda kış güneşinin tadını Atlantik kıyısındaki hamakta çıkarmayı hak ettim. Bir yanımda okyanus, diğer yanımda teras ve odam.


Cabo Polonio’da kışın La Golosa adlı tek lokanta açık, o da yarım gün. Uruguay, Brezilya ve biraz da Akdeniz yemekleri satan lokanta La Golosa’nın sahibi ile sohbet ettim. Son derece renkli bir kişilik olan bu avukat birçok iş yapmış, Türkiye dahil dünyanın çoğu ülkesine gitmiş. Bir süre önce burada lokanta açarak inzivaya çekilmiş. Kendisinden başka bir çalışanı yok.

La Golosa’da öğle güneşinden yararlanıp bahçede oturdum, kabanım üzerimde elbette. Aşağıdaki fotoğrafta yediklerim var: sol üst köşede köy ekmeği, yanında zeytinyağı, yanında peynir rendesi, sağda koka (coca) çayı. Büyük tabakta köpekbalıklı ve yengeçli pilav (risotto).

Yukarıda gördüğünüz coca bitki çayı, Güney Amerika kökenli coca bitkisinin sarımsı yeşil taze yapraklarından yapılıyor. Azcık acımsı, yeşil çaya benzer ama daha tatlı bir lezzeti var. Meğer Coca bitkisinin yaprakları, kokainin hammaddesi alkaloid içeriyormuş. Ancak yeşil yapraklardaki alkaloid miktarı düşük. Bir fincan coca çayında yaklaşık 4 miligram alkaloid varmış, insanı etkileyen miktarda kokainde ise en az 30 miligrammış. Lokantacının anlattığına göre coca çayının etkisi çay ve kahve gibi, aynı seviyede hafif bir uyarıcı şeklinde. Coca çayından alınan alkaloid insanı etkilemeyecek kadar az olmasına rağmen bir uyuşturucu testinin sonucunu pozitif çıkarmaya yetecek miktardaymış. Bunu öğrenince ne olur ne olmaz diye eve E-5’ten değil TEM’den döndüm..
Coca çayı bazı ülkelerde yasal, bazılarında yasak.

Cabo Polonio’da tipik bir ev.





Temmuz kışında yalnız kumsalda kilometrelerce dolaşmak değişik bir duygu. Latin Amerika gezimin en özel yeri Cabo Polonio oldu. Uruguay’a yerleşmek için harika bir yer.

Yine güzel bir Cabo Polonio evi. 1.5 katlı. Daha büyüğüne izin yok. Zaten bir süre önce Cabo Polonio’da küçük veya büyük, her türlü yapı kurmak yasaklanmış. Daha fazla büyümeyecek. “Benim çok param var, villa yaptıracağım” deyince olmuyor yani. Bu cennet köyü görünce Uruguay’a yerleşmek, Uruguay vatandaşlığına geçmek isteyenler olacaktır diye tahmin ediyorum.

Cabo Polonio’da ahşap denizci heykeli.

Öğrencim Merve Çakmak’ın ricası üzerine adını bir kağıda yazıp Atlantik Okyanusu kıyısında boşluğa bıraktığım görüntü:
Cabo Polonio’da gördüğüm en büyük ev:

Cabo Polonio‘nun dış dünyadan kendini korumasının önemli bir nedeni, yolu olmadığı için ulaşım zorluğu. Ulusal Park statüsü elektrik ve su tesisatını yasaklıyor. Gideceğiniz yere yürüyorsunuz, evinizi mumla aydınlatıyorsunuz, tuvalette deliğe kovayla su döküyorsunuz. Büyülü gecelerde yıldızlar inanılmaz bir parlaklıkta size göz kırpıyor.
Dumur 1: Yurdum insanının girişimcilik ve ticari cesaretine şaşıyorum. Cabo Polonio’ya gezmeye gelen benden başka sadece Arjantin‘in kuzeyindeki Cordoba’dan gelen üç genç kız vardı. Çantayı görünce şaşırdım, sordum, Arjantin’de bu marka eşya almışlar, oradanmış.

Dumur 2: Cabo Polonio’da bazı evlerin tepesinde güneşle su ısıtma sistemi var. Tamamı Türk malıymış. Başkent Montevideo’da yaşayan ve iş tutan bir Türkiyeli satıp kurmuş hepsini.

Kaldığım pansiyonun sahibi Fabiana, İsviçreli eşiyle evli olduğu sürece İsviçre’de birkaç yıl yaşamış, sonra ayrılıp Uruguay’a geri dönmüş. Kızının orta öğrenimi süresince başkent Montevideo’da kalsa da kızı 18 yaşına gelince tekrar Cabo Polonio’ya dönmüş.
Cabo Polonio’da kaldığım Fabiana’nın evini fırtınadan, Atlantik Okyanusu’nun dalgalarından, soğuk kış gecelerinden ve uğursuzluktan artık Türkiyeli bir nazar boncuğu koruyacak.


Köyde bar var mı diye sordum, bir tane varmış, adı Lo de Joselo. Hava felaketti ama yakınmış, bir bakayım dedim. Kör olan Josello’nun barının ve aynı zamanda minik evinin içi dışı floripondios çiçekleriyle dolu ama yazın açtıkları için çiçeklerini ben göremedim. Ben gideceğim diye haber ulaşmış, el lambamla zifiri karanlıkta çiçeklerden zor girilen mekana ben girerken Josello el yordamıyla yarısı kırık bir cam şişede mum yakıyor, yani “barı açıyordu”. Yarı açık mekanda soğuktan durmak mümkün değildi, adamla dillerimizi de anlamadığımız için kalmayıp eve döndüm. Zamanın dışında bir yerdi; karanlıkta yemyeşil, buz gibi, kimsenin olmadığı ilkel bir bar ve yıllardır tek başına burayı işleten ve her işini gören kör bir yalnız adam.
Fabiana gece bana aşağıdaki soğanlı ve sarımsaklı midye turşusundan ikram etti. Buzdolabı olmadığına göre dayanıklı gıdalar yapmak gerek.

Fabiana geceleri 4 yorganla uyuyormuş. Bana da 4 yorgan verip odasına uyumaya gitti. Ben yorganlardan birini yatağa serip üçüyle üzerimi örterek uyudum.
Cabo Polonio’da kürklü fokları, fener ve okyanus kıyısındaki ıssız kumsalları izlemek için tıklayın.
Muhteşem yerler . yerleşmek gibi bir isteğim var oralara .
Bu ıssız köy halkı sıkılmıyor mu burada?
Bence sıkılmıyorlardır. Issız köyde olanaklar kısıtlı, işlerin çoğu makineyle değil kol gücüyle yapılıyor.
Ne rahat bir hayat! Uruguay’da yaşamak için ideal bir yer.
Cabo Polonio’da yaşamak isterdim, sessiz ve huzur dolu bir yet.
Turkiyeli gunes enerjisi yapan benim, Uruguaya gelip gidecek herkesi facebookta Uruguay Turkiye sayfasina beklerim. Herkese sevgiler
biz ailecek kocam ve 2 kızımla göç etmek istiyoruz yardımcı olabilirseniz sevinirim
Tüm Uruguay yazılarımı okumanızı öneririm. Göç konusunda gereken resmi işlemleri bilmiyorum.
gıtmek ıstıyorum
insanın ruhunu dinlendiren güzel bir yer ancak yaşam şartları çok zor …
Cabo Polonio sıra dışı bir yer, huzur dolu bir kaçış noktası.
Selam ve sevgi ile…
Teşekkürler, selamlar.