Türkçe ve Yunanca farklı dil ailelerinden, akraba olmayan diller olmalarına rağmen yüzlerce yıllık ortak tarih ve kültürel etkileşim nedeniyle 4.600 Türkçe Yunanca ortak sözcük var. Binlerce ortak kelimenin varlığı, bize iki ülkenin halkları olarak ortak değerler paylaştığımızı hatırlatıyor. Bu ortak değerler geçmişte kalmadı; her iki ülkenin insanları birbirlerinin ülkelerini turistik, kültürel ve tarihi nedenlerle ziyaret etmeyi seviyor. Bugün Yunanistan nüfusunun çoğunluğunu 1924 mübadelesi, 1955 ve 1964 göçleriyle Türkiye’den giden Rumlar oluşturuyor. Şimdi kısaca Türkçe ve Yunanca dillerinin özelliklerine baktıktan sonra Türkçe Yunanca ortak sözcükler, deyimler ve atasözlerine bakalım.
Türkçe ve Yunanca
Türkçe ile Yunanca gramer yapıları değişik, faklı dil ailelerine ait lisanlar. Türkçe Ural-Altay dil ailesinin Altay kolundan, Yunanca ise Hint-Avrupa dil ailesinin Helenik kolundan. Türkçe ile aynı dil grubunda Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Japonca, Korece de var. Türkçe, Ural dilleri kolundaki Fince, Macarca ve Estonca ile de benzerlikler taşıyor.
Türkçe
Türkçe, diğer Altay dilleri gibi eklemeli, yani sözcüklerin eklerle yapıldığı ve çekildiği, sondan eklemeli bir dil. Türkçe sözcüklerde, Arapça, Almanca gibi dillerde görülen erillik, dişillik (yani cinsiyet ayrımı) özelliği yok. Türkçede sayı sıfatlarından sonra gelen adlar çoğul eki almazlar. Yani üç ağaçlar değil üç ağaç denir. Önlük-artlık (kalınlık-incelik) ve düzlük-yuvarlaklık uyumları var. İlk uyuma göre bir sözcükteki ünlüler ya hep art veya ön, ikinci uyuma göre de ya hep düz veya yuvarlak olurlar. F, j ve h ünsüzleri Türkçe kökenli sözcüklerde bulunmazlar. Ancak bir kaç Türkçe sözcükte başka seslerden değişmiş olarak f görülebilir: öpke > öfke, ubak > ufak gibi. Türk dilinin tarihi yazılı eserlerinin olduğu Moğolistan’da gittiğim Orhun Yazıtları yazıma bakabilirsiniz.
Yunanca
Yaşayan en eski dil Yunanca (Ελληνικά) ya da Helence, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmî dili. 4.000 yıllık bir geçmişe sahip. Hint-Avrupa dil ailesinde kendi başına bir kol oluşturuyor. Bazı dil bilimciler Yunanca ve Ermeniceyi Hint-Avrupa dil ailesi içinde Greko-Grabar olarak bir üst grupta birleştiriyor. Antik Yunanca, Klasik Yunan uygarlığının dili olarak kullanıldı. Bugün Yunanistan’ın resmi dili olan modern Yunanca, Antik Yunancadan oldukça farklı olmakla birlikte köken olarak ona dayanıyor. Yunanca, Yunan alfabesi kullanılarak yazılıyor.
“Yunanlarla Türklerin yaşamsal çıkarları tam bir uyum içindedir.” Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ekim 1930.
“Yunanların dostluğuna aynı şekilde karşılık veren Türk halkının dostluğunun ne denli değerli olduğunu değerlendirebilecek konumdayım.” Eleftherios Venizelos, 2 Kasım 1930.
Yunancadan Dünya Dillerine Geçen Kelimeler
Yunancadan dünya dillerine geçmiş çok sayıda sözcük var. Sadece Türkçe Yunanca ortak kelimeler olarak kalmayıp, bugün küçük yazılış veya okunuş farklarıyla her kıtada kullanılan Yunanca kökenli tıp, teknik, sosyal, tarih ve felsefe terimlerinden bazıları şunlar:
Televizyon, amfibi, alegori, anekdot, anestezi, amfitiyatro, anagram, antibiyotik, antilop, aroma, arsenik, asfalt, asimetri, astım, astrofizik, astroloji, astronot, arkeoloji, antropoloji, antoloji, apostrof, aristokrasi, Atlantik, atlas, atletizm, atmosfer, atom, bakteri, biyokimya, biyoloji, hipodrom, botanik, teleskop, coğrafya, defne, dekan, delta, demagoji, demografi, demokrasi, deri, despot, didaktik, diaspora, dinamo, dinamik, diploma, diplomasi, disk, diyabet, diyagram, diyalektik, diyaliz, diyalog, dogma, doktrin, egemen, ego, eko, ekoloji, ekonomi, egzotik, elastik, elektrik, elektron, enigma, entelektüel, epik, eroin, erotizm, ergonomi, elips, empati, esoterik, estetik, eter, etik, etnik, etnografya, fanus, fantastik, fenomen, filoloji, fizik, fizyoloji, fosfor, fotoğraf, fotojenik.
Gen, jeoloji, kangren, gargara, gastronomi, gaz, geniz, geometri, genetik, glikoz, gliserin, gönye, grafik, gramer, gramofon, halojen, hedonizm, hegemonya, hektar, helezon, helyum, hepatit, hermetik, hidroelektrik, hijyen, hipodrom, hipotenüs, histeri, hiyerarşi, ideal, ideoloji, idol, ipotek, ironi, istatistik, iyon, iyot, jeoloji, jimnastik, terapi, ütopya, hidrodinamik, ansiklopedi, ödem, klinik, klor, kozmos, kaos, kardiyoloji, katalitik, katarsis, katalog, kategori, kenevir, kolera, kolesterol, kritik, kriz, krom, lir, lirik, lityum, logaritma, lojik, enerji, diyalektik, dramatik, harmoni, maraton, megapol, mekanizma, menopoz, metafizik, lezbiyen, metabolizma, metal, meteoroloji, metre, metropol, mikrop, mikroskop, mitoloji, monarşi, monoton, narsist, nektar, neptün, neon, oksijen, optik, organ, otopsi, sinema.
Yunancadaki Türkçe Sözcükler
Yunancaya Türkçeden geçen Türkçe Yunanca ortak kelimelerden bazıları.
Avli: Avlu
Verese: Veresiye
Yakas: Yaka
Yaurti: Yoğurt
Zor: Zor
Kavgas: Kavga
Kavuki: Kabuk
Kaymaki: Kaymak
Kalupi: Kalıp
Kambura: Kambur
Kapa: Kap
Kaplamas: Kaplama
Karagiosis: Karagöz
Karpuzi: Karpuz
Kastano: Kestane
Kafecis: Kahveci
Keçes: Keçe
Kefi: Keyif
Keftes: Köfte
Kimas: Kıyma
Koçani: Koçan
Kuvas: Kova
Kusuri: Kusur
Kuti: Kutu
Sovas: Sıva
Sokaki: Sokak
Sultanos: Sultan
Sinoro: Sinir
Tavani: Tavan
Tavli: Tavla
Tarife: Tarife
Tasi: Tas
Tahini: Tahin
Teli: Tel
Tembelis: Tembel
Tenekes: Teneke
Tenceres: Tencere
Tertipi: Tertip
Cami: Cami
Cemi: Cam
Caba: Çaba
Topi: Top
Tüli: Tül
Tulumi: Tulum
Tursi: Turşu
Tüfeki: Tüfek
Hayati: Hayat
Hayvani: Hayvan
Helvas: Helva
Hali: Halı
Halkas: Halka
Hamalis: Hamal
Hamami: Hamam
Handeki: Hendek
Haraci: Haraç
Haremi: Harem
Hatiri: Hatır
Hafies: Hafiye
Hurmas: Hurma
Çakmaki: Çakmak
Çaruhi: Çarık
Çimbusi: Cümbüş
Paşam: Paşam
Çobanis: Çoban
Türkçedeki Yunanca Sözcükler
Türkçeye Yunancadan geçen sözcüklerden bazılarına bakalım:
Açelya: Αζαλέα (Azalêa). Bitki türü.
Afyon: Oπιο (Ôpio). Latinceye opium olarak geçmiştir.
Ahlat: Αχλάδι (Ahlâdi). Yaban armudu.
Ahtapot: Οκτάπους (Oktâpus). Sekiz ayaklı anlamına geliyor.
Akasya: Aκακία (Akakîa). Bir ağaç türü.
Akrobasi: Ακροβασία (Akrovasia). Uçlarda yürüme, parmak uçlarında hareket etme.
Allerji: Aλλεργία (Alergia). Anlamı “başka etki”.
Amblem: Έμβλημα (Êmvlima). Simge.
Anadolu: Ανατολία (Anatolîa). Yunanca, “Doğu” anlamına geliyor, çünkü onların doğusu. Bir dilden diğerine anlamı kısmen veya tamamen değişerek geçen Türkçe Yunanca ortak sözcüklerden birisi.
Anahtar: Ανοιχτήρι (Anihtîri). Açıcı, açkaç.
Analiz: Ανάλυση (Anâlisi). Baştan aşağı çözümleme.
Anarşizm: Aναρχισμός (Anarhismôs). Düzen dışılık.
Anason: Ανισον (Anison). Rakıda kullanılan kokulu bitki.
Angarya: Άγγαρεια (Âgaria). Ağır ve sıkıcı iş.
Anonim: Aνώνυμος-η-ο (Anônimos). İsimsiz, ortak.
Antipati : Αντιπαθεια (Antipathia). Karşıt duygu.
Arşiv: Aρχείο (Arhîo). Eskiye ait.
Ateist: Άθεος (Αtheos). Tanrıtanımaz.
Avlu: Αυλή (Avlî).
Banyo: Μπάνιο (Bânyo). Βάλανος (Vâlanos).
Barbunya: Μπαρμπούνι-α (Barbûni-a). Bir tür balık ve bitki. Balık adlarının çoğunu Rumlardan almış olmamız, eskiden kara insanı olan Türklerin deniz balıkları konusunda Rum mutfağından etkilendiklerini gösteriyor.
Bezelye: Μπιζέλι (Bizêli). Bir tür bitki.
Bomba: βόμβα (Vômva). Gümbürdemek, gürültü çıkarmak.
Bulgur: Πλιγούρι (Πligûri).
Cımbız: Tσιμπιδάκι (Çimbidâki). Küçük kanca anlamında.
Çetele: Τσουτουλα (Çutula). Kertik.
Çiroz: Τσίρος (Çîros). Kurutulmuş balık.
Çiklet: Tσίχλα (Çîkla).
Çipura: Τσιπούρα (Çipûra). Bir balık türü.
Daktilo: Δάκτυλο (Dâktilo). Parmak, sonra yazım aracı anlamında.
Demet: Δεμάτι (Demâti). Tutam, avuç dolusu.
Dinozor: Δεινοσαυρος (Dinosavros). Korkunç kertenkele anlamına geliyor.
Diskotek: Δίσκοθήκη (Dîskothîki). Asıl anlamı korunak.
Diyet: Δίαιτα (Dîeta). Uygulama, yönlendirme anlamında.
Efe: Έφηβος (Êfivos). Yiğit, delikanlı.
Efendi: Αφέντης (Afê-n-dis). Patron, bey, varlıklı ve asil kişi.
Ergen: Εργένης (Ergênis).
Engerek: Εγκελίον (Egelîon). Yılanbalığı anlamında. Bir yılan türü.
Enginar: Αγκινάρα (Aginâra).
Falaka: Φαλαγγος (Falagos). Kalın sopa. Yunanca’dan Arapçaya oradan da Türkçeye geçmiş.
Fanila: Φανέλλα (Fanêla).
Fantezi: Φαντασία (Fa-n-dasia). Hayal kurma, hayal etme.
Fasarya: Φασαρία (Fasarîa): Gürültü, patırtı, karışıklık, lüzumsuz konular üzerinde tartışma anlamında.
Fasulye: Φασίολος (Fasîolos) veya Φασολία (Fasolîa) ya da Φασολακία (Fasolakîa) şeklinde söylenir.
Fayton: Φαέθων (Faêton). Yunan mitolojisinde Güneş arabasının sürücüsü.
Felsefe: Φιλοσοφία (Filosofîa). Bilgelik sevgisi anlamına geliyor.
Fener: Φαναρι (Fanari). Işıldak, fener.
Fındık: Φουντούκι (Fundûkia).
Fırça: Βούρτσα (Vûrça).
Fırın: Φούρνος (Fûrnos). Sadece Türkçe Yunanca ortak sözcük olarak kalmayıp, başka Balkan ülkelerinde de kullanılıyor. Örneğin Sırbistan’da furun diyorlar.
Fışkı: Φουσκι (Fuski). At veya eşek tersi.
Fidan: Φυτό (Fitô). Bitki, filiz.
Fide: Φιδές (Fidês). Eşkin / Erişkin filiz. Bu kelime de “Φυτό” (Fitô-bitki) kelimesinden evrilmiştir.
Fire: Φύρα (Fîra). Azalma, eksilme.
Fok: Φώκια (Fôkia). Bir deniz memelisi.
Folluk: Φωλιά (Foliâ). Yuva.
Funda: Φουντα (Fu-n-da). Püskül, tepelik anlamlarında.
Galata: Γαλατας (Ğalatas). Sütçü demek. İstanbul’un eski semtlerinden biri.
Gübre: Κοπρος (Kopros). Dışkı, gaita.
Güderi: Kουδαρίον (Kudarîon). Koyun gönü, deri.
Güğüm: Kουκουμίον (Kukumîon). Küçük kazan, su kabı.
Halat: Χαλος (Halos). Eski Yunanca, ip, urgan.
Hamarat: Ευμαρες (Evmares). Becerikli, başarılı, işbilir.
Havyar: Χαβιάρι (Haviâri). Balık yumurtası.
Hendek: Χανδάκι (Ha-n-dâki). Çukur.
Horon: Χορον (Horon). Halk dansı.
Hoyrat: Xωριατες (Horiates). Köylü, kırsalda yaşayan. Kaba, grotesk anlamlarında.
Hülya: Χολή (Holî). Önce 4 unsur (kan, safra, balgam, aşk), sonra hayal anlamında.
Ihlamur: Φλαμουρία (Flamurîa). Şifalı bir bitki.
Irgat: Eργάτης (Ergâtis). Amele, işçi.
Istaka: Στέκα (Stêka). Bilardo değneği.
Istakoz: Aστακός (Astakôs). Bir deniz canlısı.
İbrik: Mπρίκι (Brîki). Önce cezve, sonra sulama kabı.
İskambil: Σκαμπίλι (Skambîli).
İskele: Σκάλα (Skâla). Aynı zamanda merdiven mânâsına da gelir.
İskelet: Σκελετός (Skeletôs). Kakıt, kemikçatı, kerkenek.
İskemle: Σκαμνί (Skamnî). Sandalye.
İskorpit: Σκορπίνα (Skorpîna). Bir balık türü.
İstavrit: Σταβρίδη (Stavrîdi). Balık türü.
İstif: Στοιβα (Stiva). Katman, tabaka, kat kat yerleştirme.
İstiridye: Στρείδι (Strîdi). Bir deniz canlısı.
İşkil: Σκύλος (Skîlos). Köpek kelimesinden türetilmiş olup, kuşku, huylanma anlamlarını yüklenmiştir.
İzmarit: Σμαρίς (Smarîs). Balık.
Kadırga: Kάτεργον (Kâtergon). Kürekli, yelkenli bir gemi.
Kafa: Kεφάλι (Kefâli) veya Κέφαλος (Kêfalos).
Kahkaha: Kαγχασμός (Kaghasmôs).
Kaka: Kακός-ή-ό (Kakôs, kaki, kako). Kötü, fenâ. Türkçe’de dışkı anlamında da kullanılır.
Kalamar: Kαλαμάρι (Kalamâri). Bir deniz canlısı.
Kaldırım: Kαλντερίμι (Kalderîmi). Kαλός (Kalôs): Güzel, iyi- Δρόμος (Drômos): Yol. Güzel yol.
Kalkan: Kαλκάνι (Kalkâni). Balık.
Kambur: Καμπουρις (Kaburis). Bükük, eğri, tümsek, çıkıntı.
Kamış: Χαλαμός (Halamôs). Saz, kamış. Kalamış kelimesi de buradan türetilmiştir.
Kaligrafi: Kαλλιγραφία (Kaligrafîa). Καλός (Kalôs). Güzel-Γραφω (Grafo): Yazmak, yazım. Güzel yazı. Hât.
Kandil: Kανδήλα (Ka-n-dîla).
Kantaron: Kάνθαρος (Kântharos). Bir bitki.
Kanun: Kανόνι (Kanôni). Düzen, yasa.
Kapari: Κάππαρη (Kâpari). Gebreotu, kapari.
Karaf: Kαράφα (Karâfa). Sürâhî.
Karakter: Xαρακτήρας (Haraktîras).
Karanfil: Γαρύφαλλο (Garîfalo).
Karavana: Χαριβανός (Harivanôs). Büyük yemek kabı.
Karides: Γαρίδες (Garîdes). Bir deniz ve akarsu canlısı.
Karizma: Χάρισμα (Hârisma). Bahşiş, hediye, tanrı vergisi, nezâket, hüner, iyilik, lütûf, nimet.
Kasatura: Κσουτρα (Ksutra). Bileği, bıçak
Katakulli: Κατακουλίο (Katakulîo). Aşağı doğru yuvarlanmak, aldatma, oyun etme, kandırma.
Kaval: Χαυλος (Havlos) veya Αυλος (Avlos). Sap, lahana, pırasa vs. sapı. Anlam genişlemesiyle, bir müzik âleti.
Kavanoz: Kουκος (Kukos). Çanak, derin tabak.
Kaytan: Γαειτανι (Gaitani). İp, urgan, sicim.
Kefal: Κέφαλος (Kêfalos). Kafa. Balık türü.
Kefken: Καφγανος (Kafganos). Taşlık, kayalık yer.
Kerata: Kέρατας (Kêratas). Boynuz. Türkçe’de, ayakkabı çekeceği, aldatılan erkek ve yaramaz çocuk.
Kerevet: Κρεβατι (Krevati). Oturma yeri, yatak.
Kerkenez: Kερκηνέζι (Kerkinêzi). Yırtıcı bir kuş.
Kerpe: Καρφι (Karfi). Filiz, eşkin.
Kestâne: Kάστανο (Kâstano).
Kiler: Κελλάρι (Kelâri). Gıda deposu.
Kilise: Eκκλησία (Eklisîa). “Εκκλησις” (Eklisis: Dâvet Etme) kelimesinden.
Kilit: Kλειδί (Klidî). Anahtar, açacak.
Kilogram: Xιλιόγραμμο (Hiliôgramo). Χιλιός (Hiliôs): Bin-Γραμμο (Gramo): Gram. Bin gram.
Kilometre: Xιλιόμετρο (Hiliômetro). Χιλιός (Hiliôs): Bin-Μετρο (Metro): Metre. Bin metre.
Kimya: Xημεία (Himîa). Bir bilim dalı. Eski dönemlerde gizli güç taşıdığına inanılan nesne.
Kiremit: Κεραμηδα (Keramida). Döşemek, örtmek ve Κεραμης (Keramis-Kızıl toprak) sözcüklerinden.
Kiraz: Κερασι (Kerasi). Kerasunda (Giresun) şehrinin ismi de buradan gelmektedir.
Kirve: Κύριος (Kîrios). Beyefendi. Anlam genişlemesiyle, Sünnet törenlerinde, çocuğun mânevî babası.
Kitar: Κιθάρα (Kithâra). 6 telli bir çalgı, gitar.
Kofana: Γουφαινα (Gufena). Bir lüfer türü.
Kola: Kολλα (Kola): Yapıştırıcı, yapışkan, zamk.
Kolon: Κολώνα (Kolôna). Sütun, direk. Kalın barsak, “Pahi Enderon” olarak da bilinir.
Kolyoz: Kολιός (Koliôs). Bir tür balık.
Koma: Κομα (Koma). Derin Uyku. Tam şuur kaybı.
Kopça: Κουμπιτσα (Kubiça). Çengel, çengelli araç anlamlarında.
Kopil: Kοπέλα (Kopêla). Kız çocuğu.
Kovuk: Kοφος (Kofos) veya Κούφιος (Kûfios). İçi boş, oyuk.
Kozmetik: Kόσμητικό (Kôsmitikô). Bakımlı, güzel olmayı sağlayan malzemeler.
Köknar: Κουκουνάρι (Kukunâri). Bir ağaç türü.
Kukla: Κουκλα (Kukla). Mukavva Kutu. Anlam genişlemesiyle, karton oyuncak bebek.
Kukumav: Κουκουβάγια (Kukuvâya). Bir tür baykuş.
Kulp: Kολπος (Kolpos). Sap, tutacak.
Kuluçka: Κουρτσκα (Kurtska). Κολοσσα (Kolosa): Tavuğun yumurtaları üzerine oturması eylemi.
Kulübe: Καλύβα (Kalîva).
Kundak: Κοντακι (Kodaki). Çocuk yatağı, bebek yatağı. Anlam genişlemesiyle, bebeğin sarıldığı bez, örtü. Silahın, genelde ağaçtan yapılan ard bölümü.
Kundura: Κουντουρα (Ku-n-dura). Pabuç, ayakkabı.
Kupa: Kουπα (Kupa). Bardak, maşraba. Lâtince: Cupa (Kupa: Fıçı, varil).
Kurna: Γούρνα (Gurna). İçi oyuk nesne, suluk. Hamamlarda içi suyla doldurulan, mermerden yapılmış suluk.
Kuytu: Κοїθε (Koithe). Kıyı, girinti. Anlam genişlemesiyle, kolay barınılan, soğuğa kapalı, esinti olmayan yer.
Küfe: Κόφινı (Kôfini).
Κümes: Koıμασιον (Kimasion). Uyuma yeri. Kanatlı hayvanların barındığı yer.
Küpeşte: Κουπαστή (Kupastî). Kayıkta kürek konulan yer, gemilerde güverte parmaklığı.
Labirent: Λαβύρινθος (Lavîrinthos). Dolambaç, dolaşık yol, mağara, çözülmesi güç olan sorun.
Lâdin: Λεδανον (Ledanon). Bir ağaç türü.
Lağım: Λακομα (Lakoma). Çukur, oyuk, hendek.
Lahana: Λάχανο (Lâhano). Bir tür sebze.
Laik: Λαïκος (Laikos). Halk, halkçı.
Laisizm: Λαïκισμός (Laikismôs). Halkçılık.
Lakerda: Λακέρδα (Lakêrda). Tuzlanmış balık.
Lamba: Λαμπα (La-m-ba). Parlayan, ışık veren, ışık saçan.
Larva: Λαβραξ (Lavraks). Deniz kurdu ve Kurtçuk anlamında.
Lastik: Eλαστικός-ή-ό (Elastikôs). Esnek.
Leğen: Λεκάνη (Lekâni). Tekne.
Levent: Λεβεντις (Levendis). Genç, delikanlı, gemici.
Levrek: Λαβράκι (Lavrâki). Eski Yunanca deniz kurdu. Bir tür balık.
Liman: Λιμανί (Limanî).
Limon: Λέμονι (Lêmoni).
Lohusa: Λεχώνα (Lehôna). Yatak. Anlam genişlemesiyle, doğum yapmış kadın.
Lüfer: λουφάριο (Lufârio). Bir tür balık
Madalya: Μέταλλιο (Mêtalio).
Madrabaz: Mεταπράτης (Metaprâtis).
Mağara: Μεγαρον (Megaron). Oda, Ev, anlam genişlemesiyle, in, büyük oyuk, büyük kovuk.
Manav: Μανάβης (Manâvis). Manav, yemişçi.
Mancınık: Μηχανική (Mihanikî). Mekanik. Devinen, anlam genişlemesiyle, bir savaş gereci.
Mandal: Μανταλος (Ma-n-dalos). Sürgü.
Mandra: Mάνδρι (Mâ-n-dri). Ağıl.
Manolya: Μανόλία (Manôlîa). Bir çiçek türü.
Mantar: Mανιταρι (Manitari).
Manyetik: Mαγνητικός-ή-ό (Magnitikôs). Cazibeli, çekimli.
Maymun: Μαïμου (Maymu).
Mazgal: Μασχαλι (Mashali). Oyuk, çukur.
Mermer: Mάρμαρο (Mârmaro).
Mersin: Μυρσινη (Mirsini). Akdeniz bölgesinde yetişen ve sürekli yeşil kalan bir ağaç. Bir balık türü.
Metazori: Mε το ζόρι (Me to zôri). Zorla, zorâki, Metazori.
Midye: Mύδι (Mîdi). Kabuklu bir deniz canlısı.
Mimoza: Μιμόσα (Mimôsa). Amber çiçeği, köseğen.
Moloz: Μολος (Molos). Yığın.
Muşmula: Μεσπιλον (Mespilon). Döngel.
Müze: Μουσεïο (Musio). Güzel sanatların dokuz perisinden biri olan Μουσα (Musa) kökünden..
Nadas: Νεατε (Neate). Dinlenmeye, yenilenmeye bırakma, ekilmeyen, dinlendirilen toprak.
Naftalin: Ναφθαλίνη (Naftalîni).
Namus: Nόμος (Nômos). Düzen, nizam. Anlam genişlemesiyle iffet.
Narkotik: Ναρκωτικος (Narkotikos). Uyuşturucu.
Nergis: Nάρκισσος (Nârkissos). Bir tür çiçek.
Nostalji: Nοσταλγία (Nostalgîa). Ceçmişe özlem.
Okyanus: Ωκεανός (Okeanôs).
Omuz: Ώμος (Ômos).
Orkide: Ορχιδέα (Οrxidêa). Bir çiçek.
Orkinos: Ορκυνος (Orkinos). Bir balık türü, büyük lüfer.
Ortanca: Oρτανσία (Ortansîa). Su meleği. Bir çiçek ismi. Lâtincesi “Ortencia”. Hristiyanlarda bir kadın ismi.
Paçavra: Πατσαβουρα (Paçavura).
Palamar: Παλαμάρη (Palamâri). İp, urgan, halat. Gemi halatı.
Palamut: Παλαμηδα (Palamida). Bir tür balık, piçuta.
Panayır: Πανήγυρις (Panîgiris).
Pandispanya: Πανδτεσπάνι (Pa-n-despâni). Bir tür çörek.
Pandodinamîa: Παντοδυναμία (Pa-n-dodinamîa). Kudret-i İlâhî.
Pandomim: Παντομίμα (Pa-n-domîma). Herşeyi taklid etme.
Pankart: Πανχαρτία (Panhartîa). Παν (Pan): Her, bütün, tek bir, tüm, Χαρτία (Hartîa): Kâğıt.
Pankreas: Πανκρεας (Pankreas). Παν (Pan): Her, bütün, tüm, Kρεας (Kreas): Et.
Panorama: Πανόραμα (Panôrama). Παν (Pan): Her, bütün, tüm, Oραμα (Orama): Ufuk. Bütün ufuk.
Papara: Παπαρα (Papara).
Papatya: Παπαδια (Papadia). Παπας (Papas): Papaz. Παπαδια (Papadia): Papaz’ın karısı. Türkçe’ye bir yanlış anlama sonucu girmiş olan bir kelimedir. Öyküsü şöyle: İki Osmanlı askeri papazın evini ziyârete gider. Kapıda papazın karısııyla karşılaşırlar. Papaz’ın evde olmadığını öğrenince, karısıyla sohbet etmeye başlarlar. Onun adını sorarlar. O da yerdeki çiçekleri işâret ederek kendisinin isminin o çiçeklerle aynı olduğunu ifâde etmeye çalışır. Yerdeki çiçeğin adı Margarita’dır. Fakat askerler bu çiçeğin ismini bilmediklerinden dolayı, o çiçeğe, “papazın karısı” anlamına gelen “Papadia” derler ve günümüze kadar böyle gelir; Türkçe Yunanca ortak kelimelerin en ilginçlerinden birisi.
Papaz: Παπoυς (Papus). Dede, ata. Hristiyan din adamı, rahip.
Papirus: Παπυρος (Papiros). Üzerine yazı yazılan yaprak. Aslı Koptça’dır (Kıptîce).
Parabol: Παραβολή (Paravolî).
Paradigma: Παραδειγμα (Paradigma).
Paradoks: Παραδοξία (Paradoksia). Παρα (Para): Etrafında, ötesinde, ilerisinde, Δοξα (Doksa): Kanı, kanâat: Farklı kanı, alternatif kanı anlamında. Çelişirlik.
Paragraf: Παράγραφος (Parâgrafos). Παρα (Para): Etrafında, ötesinde, ilerisinde, yanında, Γραφω (Grafo): Yazmak. Yana yazma, öteye yazma anlamında.
Paralel: Παραλληλία (Paralilîa). Birbirinin yanında, yanyana, koşut.
Parametre: Παραμετρον (Parametron). Παρα (Para): etrafında, ötesinde, ilerisinde, yanında-Μετρον (Metron): Ölçü. Değer ölçüleri, değerlendirme ölçüleri.
Paranoya: Παρανοία (Paranoya). Παρα (Para): Etrafında, ötesinde, ilerisinde, yanında- Νόησις (Nôisis): Anlayış, idrak. Παρεννοώ (Parenoô: Yanlış anlamak) fiiliyle de ilişkilidir.
Parantez: Παρένθεση (Parênthesi).
Parazit: Παρασιτος (Parasitos).
Paydos: Παυω (Pavo). Durdurmak, işi bırakmak.
Pedagoji: Παιδαγωγία (Pedagogîa). Çocuk eğitimi, çocuk terbiyesi.
Pediatri: Παιδιατρία (Pediatrîa). Παιδι (Pedi): Çocuk-Γιατρια (İatria): Tıp, hekimlik. Çocuk hekimliği.
Peksimet: Παξιμάδι (Paksimâdi).
Pelte: Πολτός (Poltôs). Ezme veyâ Farsça; Pâlûde (Paluza): Ezme’den.
Periyod: Περιοδος (Periodos). Döngü, dönem, devre, dolaşma, âdet görme, nöbet.
Pıhtı: Πικτή (Piktî).
Pırasa: Πρασα (Prasa). Πρασινα (Prasina).
Pide: Πιττα (Pita). İtalyanca’ya da pizza olarak geçmiştir.
Pilâki: Πλαχη (Plahi). Yahni. Kuru fasulye ve soğanla yapılan zeytinyağlı bir yemek, kuru fasulye yahnisi.
Pinti: Πινεδος (Pinedos). Eli sıkı, cimri.
Pisi (balığı): Φεσση (Fesi). Bir tür balık.
Piyâle: Φυαλε (Fiale). Ayaksız, sapsız kap. Kadeh.
Platin: Πλατίνη (Platîni). Değerli bir metal.
Platonik: Πλατωνικός (Platonikôs). Yunan bilgesi Platon’un adından. Düşünsel, düşsel, teorik.
Plastik: Πλαστικη (Plâstiki). Esnek, şekil verilebilir
Plüton: Πλουτος (Plutos). Yunan mitolojisinde bir varlık. Bir gezegen ismi.
Polemik: Πολεμικώς (Polemikôs). Savaş sözcüğünden anlam genişlemesiyle dil savaşı, sözlü çatışma, tartışma.
Poligami: Πολύγαμία (Polîgamîa). Πολύ (Poli): Çok, bol-Γαμος (Ğamos): Evlilik. Çok evlilik.
Poligon: Πολύγωνος (Poligonos). Πολύ (Poli): Çok, bol-Γωνία (Gonîa): Köşe, açı. Çokgen, çok köşeli.
Poliklinik: Πολύκλινικη (Πolîkliniki). Πολύ (Poli): Çok, ziyâde, bol- Κληνη (Klini): Yatak. Çok yataklı anlamında.
Polis: Πολı (Poli). Şehir, site-devlet. Şehri korumakla görevli olan.
Politeist: Πολύθειστις (Polîtheistis). Çok tanrılı.
Politik: Πολιτικός (Politikôs). Πολı (Poli): Şehir, site-devlet. .
Poyraz: Βοριας (Vorias). Kuzey. Bu kelimeden “Kuzey’den esen rüzgâr” anlamında türetilmiş.
Pragmatik: Πραγματικος (Pragmatikos). Faydacı, yararsal.
Pratik: Πραξις (Praksis). Πράξις (Prâksis): İş, hareket, sahne, perde, senet, tecrübe uygulama.
Prehistorya: Προïστορία (Proistoria). Πρό (Prô): Ön-Ίστορία (İstorîa): Tarih. Erken tarih bilimi.
Problem: Πρόβλημα (Prôvlima). Πρό (Prô): Ön, önce, geçen-Βλήμα (Vlîma): Mermi.
Program: Πρόγραμμα (Prôgrama). Πρό (Prô): Ön, önce, geçen-Γραμμα (Grama): Harf.
Prostat: Προστατα (Prostata).
Protein: Προτεïνη (Proteini). Yumurta akı. Yaşamın temel yapıtaşlarından biri.
Protez: Προθεσις (Prothesis).
Protokol: Πρωτόκολλο (Protôkolo).
Proton: Προτον (Proton).
Prototip: Προτυπος (Protipos). Orijinal, kalıp, ilk örnek.
Psikanaliz: Ψυχοαναλυσι (Psihoanalisi). Ψυχή (Psihî): Ruh-Ανάλυση (Anâlisi): Analiz, çözümleme. Ruh çözümlemesi.
Psikiyatri: Ψυχιατρια (Psihiatria). Ψυχή (Psihî): Ruh-Ιατρική (İatrikî): Tıp. Ruh hekimliği.
Psikoloji: Ψυχολογία (Psihologîa). Ψυχή (Psihî): Ruh-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi. Ruhbilim.
Psikopat: Ψυχοπαθής (Psihopathîs). Ψυχή (Psihî): Ruh- Παθός (Pathôs): Hastalık, dert. Psikolojik hastası.
Puhu: Μπούφος (Bûfos). Bir tür kuş.
Safsata: Σοφιστες (Σofistes). Bilgili. Türkçe’de asıl anlamından saparak, boş söz anlamında kullanılmıştır.
Sahne: Σκενα (Skena). Alan, boş yer, tiyatroda oyun yeri.
Salya: Σαλια (Salia).
Salyangoz: Σαλίγκαρος (Salîgaros), Σάλιαγκας (Sâliagas). Sümüklü böcek, salyalı.
Sandal: Σανδαλον (Sandalon). Sandal ağacı, sandal ağacından yapılan.
Sardalya: Σαρδελα (Sardela). Bir balık türü.
Zargana: Ζαργανα (Zargana). Bir balık türü, zargan, zargana.
Sedir: Kέδρος (Kêdros). Sedir ağacı.
Sekmen: Σκαμνι (Skamni). İskemle, oturak.
Selenyum: Σελινος (Selinos). Ay. Bir kimyevî element. Se.
Semer: Σαμαρι (Samari). Yük hayvanlarının sırtına konan araç, oturmalık, eyer.
Sembol: Συμβολo (Simvolo). İşâret, simge, alâmet, rumuz.
Semender: Σαλαμουντρα (Salamudra). Βir tür keler. Mitolojide Ateş varlığı.
Sempatik: Συμπαθητικός (Simpatitikôs). Merhâmetli, cana yakın, Sargın, yeltek.
Sempozyum: Συνποσιον (Sinposion). Şölen, ziyâfet, cümbüş anlamında. Anlam genişlemesiyle bilimsel toplantı.
Semptom: Σύμπτωμα (Sîmptoma): Tıp terimi olarak, bulgu.
Sendika: Συνδικάτο (Sindikâto). Συν (Sin): Ortak, eş- Δικαιον (Dikeon): Hak, hukuk.
Senfoni: Συμφωνία (Simfonîa). Συμ (Sim): Ortak, eş-Φωνή (Fonî): Ses. Eşseslilik, ses uyumluluğu, anlaşma.
Senkron: Σύγχπονος (Sîghronos). Συμ (Sim): Ortak, eş-Χρόνος (Hrônos): Zaman. Eşzamanlı.
Sentetik: Συνθετoς (Sinthetos). Sentez yoluyla elde edilmiş olan, birleşik.
Sentez: Συνθεση (Sinthesi). Συν (Sin) veya Συμ (Sim): Ortak, eş-Θεσις (Thesis): Sav, tez.
Serpme: Σπειρο (Spiro). Yere atmak, yere yaymak. Bir tür balık ağı.
Sınır: Σύνορα (Sînora). Hudut.
Sıra: Σειρα (Sira). Dizi.
Silindir: Kύλινδρος (Kîlindros).
Simetri: Συμμετρία (Simetrîa). Συν (Sin): Eş, ortak, birarada-Mετρον (Metron): Ölçü, ölçme. Eşölçü, ortak ölçü.
Simit: Σεμιδαλιτες (Semidalites). İnce undan, irmikten yapılan (çörek).
Sinerji: Συνεργια (Sinergia). Συν (Sin): Eş, ortak, birarada- Eργα (Erga): İş. Eş çalışma. Ortak iş üretimi.
Siroz: Κίρρωση (Kîrosi).
Sirtaki: Συρτακι (Sirtaki). Küçük sirto. Yunanların ulusal danslarından biri.
Sistem: Συστημα (Sistima). Düzen.
Skandal: Σκανδαλη (Skandali). Tetik. Anlam genişlemesiyle çalkantılara yol açan olay, tetikleyici olay.
Softa: Σοφος (Sofos). Bilgi. Anlam kaymasıyla, cahil, bilgisiz anlamını yüklenmiştir.
Somun: Πσομι (Psomi). Ekmek.
Spazm: Σπασμός (Spasmôs). Kuvvetli kasılma.
Stad: Στάδιο (Stâdio). Stadyum.
Statik: Στατικός (Statikôs). Dengede duran, sâbit.
Stereo: Στερεός (Stereôs). Katı, sert.
Sufî: Σοφιστις (Sofistis). Sofizm akımına bağlı olan. Anlam değişimiyle Tasavvuf’la uğraşan insan.
Sünger: Σφουνγαρι (Sfungari).
Şamandra: Σημαντήρας (Simadîras).
Şapşal: Σαπσαλος (Sapsalos). Gevşek, ufak-tefek. Anlam değişimiyle, beceriksiz, uysal, salak, aptal, anlayışı kıt.
Şayak: Σαγιακι (Sayaki). Yünden dokunmuş kalın giysilik, aba.
Şema: Σκεμα (Skema). Taslak, görünüş, biçim.
Şıra: Συραιον (Sireon). Üzüm suyu.
Takoz: Θακος (Thakos). Kama, kıskı, üzerine ağırlık konan araç.
Takunya: Τακουνι (Takuni). Tiyatrolarda giyilen üstten bağlı tahta ayakkabı, futbol terimi olarak çalım atmak.
Takyon: Ταχυονι (Tahioni). Hızlı parçacık. Nükleer fizik terimi, bir partikül (parçacık) türü.
Tasma: Δεσμος (Desmos). Bağ, bağlantı.
Tavus: Ταος (Taos). Bir kuş türü.
Tekir: Τιγρις (Tigris). Kaplan. Sırtı kaplan gibi çizgili olan.
Tekne: Τέχνη (Têhni). İş, beceri, uğraş, maharet, mârifet.
Teknik: Τέχνη (Têhni) veya Τεχνικός (Tehnikôs). İş, beceri, uğraş, maharet, bunlarla ilgili olan.
Teknoloji: Τεχνολογία (Tehnologîa). Τέχνη (Têhni). İş, beceri-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi.
Telefon: Τηλέφωνο (Tilêfono). Τηλε (Tile): Uzak- Φωνι (Foni): Ses.
Telepati: Τηλεπαθεια (Tilepathia). Τηλε (Tile): Uzak-Παθος (Pathos): Duyu, duygu, his. Uzaduyum.
Teleskop: Τηλεσκοπιο (Tileskopio). Τηλε (Uzak)-Σκοπω (Skopo): Bakmak. Uzağı görmeye yarayan araç.
Telgraf: Τηλέγραφος (Tilêgrafos). Τηλε (Tile): Uzak-Γραφω (Grafo): Yazmak.
Tema: θεμα (Thema). Κonu, mevzu.
Temel: Θεμαλιον (Themalion). Koyma, yerleştirme.
Teneke: Τενεκε (Teneke). İnce sac.
Tente: Τεντα (Te-n-da, Tenta). Örtü, çadır. Lât: tente(a), Fr; Tente.
Tenya: Ταινία (Tenîa): Şerit.
Teori: Θεωρια (Theoria). Θεωμαι (Theome): Gözlemek, gözlemlemek. Kuram.
Terapi: Θεραπεια (Therapia). Tedâvi.
Terelelli: Τρελος (Trelos). Deli, aklî dengesi yerinde olmayan.
Termik: Θερμικός (Thermikôs). Isıya değgin, ısıyla alâkalı.
Termos: Θερμοφόρο (Thermofôro). Isıtan, ısıtıcı, ısı verici, .
Tez: θεσις (Thesis). Sav.
Tırpan: Δρεπανι (Drepani). Orak, tırpan.
Tifo: Τυφος (Tifos). Buğulanma, sis, şaşırma, kendinden geçme. Bakteriyel bir hastalık. (Salmonella Tifi adlı bakteri tarfından oluşturulur). Sökel, yatalgı.
Tifüs: Τυφος (Tifos). Buğulanma, sis, şaşırma. Bir tür salgın hastalık.
Tiyatro: Θεατρο (Theatro).
Tomar: Τομαριον (Tomarion). Bir avuç, bir tutam.
Trajedi: Τραγουδια (Tragudia). Türkü, şarkı. Sığırtmaç türküsü, çoban türküsü. Ağlatı.
Travma: Tραυμα (Travma): Kaza.
Trigonometri: Τριγονο (Trigono): Üçgen-Μετρο (Metro): Ölçü. Üçgenlerle ilgili bilim.
Tripod: Τριποδι (Tripodi). Τρια (Tria): Üç- Ποδι (Podi): Ayak. Üçayak.
Uranüs: Ουρανος (Uranos). Yunan mitolojisinde gök tanrı. Bir gezegen. Modern Yunanca’da gökyüzü.
Uranyum: Ουρανίο (Uranîo).
Uskumru: Σκομβρι (Skombri). Bir tür balık. Yunan argosunda kadın pazarlayıcısı.
Ülser: Ελχος (Elhos). Yara, çıban. Buradan Lâtince’ye “ulcus”, oradan fransızca’ya “ulcere” (Ülser) ve oradan da Türkçe’ye “Ülser” olarak geçmiştir.
Üre: Oυρo (Uro). Toksik bir madde.
Ütopya: Ουτοπία (Utopîa). Ου (U): Yok-Τοπος (Topos): Yer. “Yer yok” anlamında. Ulaşılması hayal büyük ideal.
Varil: Βαρελα (Varela).
Vatoz: Βαθος (Vatos). Βαθος (Vathos): Derinlik. Bu kelimeden türetme. Diplerde yaşayan bir tür balık.
Vantuz: Βεντουζα (Ve-n-duza).
Veranda: Βεραντα (Vera-n-da).
Vişne: Βυσσινε (Visine).
Voli: Βολε (Vole). Balıkağını denize atma.
Yakamoz: Γιαγκαμος (Yakamos). Parlaklık. Deniz yüzeyinde ortaya çıkan ışık oyunları, parlaklıklar.
Yalı: Γιαλος (Yalos) veyâ Αιγιαλος (Eyalos). Kıyı. Anlam genişlemesiyle, kıyıda yapılan ev.
Yelek: Γελέκι (Yelêki).
Zar: Τεσερα (Tesera). Dört. Anlam genişlemesiyle, 6 yüzlü araç, zar.
Zır: Ζουρλός (Zurlôs). Deli, dîvâne. “Zır deli” deyiminde kullanılır.
Zifir: Ζοφος (Zofos). Karanlık.
Zoka: Ζογρω (Zogro). Tutmak, yakalamak. Balık tutmaya yarayan araç.
Erkete: Erχete (Erkhete). Erketeye yatmak: Muhafızın, polisin gelişini gözlemek.
Aftos: Aυτός (Aftos). Argoda sevgili.
Türkçe Yunanca Ortak Sözcükler
Türkçe Yunanca ortak sözcük sayısı epey yüksek. Türkçeden Yunancaya geçen sözcükler arasında et ve süt ürünleri, yapı ve araç gereç terimleri öne çıkarken, Yunancadan Türkçeye geçen kelimelerde balık ve sebze isimleri, denizcilik ve düşünce terimleri dikkat çekiyor. Bunların yanı sıra günlük yaşamla ilgili kelimeler, her iki dilden de diğerine geçmiş. Türkçe Yunanca ortak sözcüklerden bazılarına bakalım.
Avanta, adet, avans, ayaz, ayar, akasya, akordeon, alan, alaturka, alafranga, nalbant, albatros, aman, alfabe, amiral, ambar, amfora, anason, angarya, antrkot, aptal, aralık, araba, argo, ayran, aroma, aşık, askı, asfalt, acemilik, avlu, afyon, ahmak, vazo, vagon, valiz, Balkan, baca, bacak, bahçe, bahşiş, bakır, balta, bamya, barbunya, barut, battaniye, bayrak, beton, bezelye, biber, bodrum, bomba, bostan, bora, boya, budala, bulgur, caka, cam, çapari, çapkın, çapraz, çardak, çarık, çatal, çay, çelebi, çember, çengel, çiklet, çiftlik, çipura, çiroz, çoban, çorap, çorba, dalavere, dalga, dantel, darbuka, davul, domates, dolap, dolma, efendi, eksen, erkete, enginar, falçata, fasulye, fanus, fincan, fındık, fidan, filozof, fistan, fıstık, fukara.
Gargara, gemici, haber, halka, hançer, harita, harem, hava, havuz, hayvan, helva, hendek, hora, horon, hurma, huy, huzur, ibrik, ıhlamur, iskele, iskonto, iskorpit,ispinoz, ıstampa, ıstaka, istiridye, kabadayı, kalfa, kalpazan, vana, vapur, fesleğen, vatoz, vezir, benzin, verem, veresiye, vida, villa, viraj, vites, poyraz, bronş, vişne, kadırga, kanca, karides, yelek, yeniçeri, yedek, yavaş yavaş, yapı, yoğurt, yaprak, inat, yok, güveç, yük, gaz, gazoz, galeri, kaldırım, ganyan, garson, gerdan, gavur, güğüm, gişe, gofret, grup, eğlence, guruldama, kurna, uğur, grip, defne, demet, uğurlu, defterdar, yakamoz, diploma, dirhem, tırpan, dinamit, iksir, ülser, emaye, ambargo, enerji, ırgat, erotik, zavallı, zağar, ceket, efsun, efe, zambak, zargana, zerzevat, şeker, zeybek, zevk, jilet, zil, zıbın, zorba, zımba, etik, tiryaki, termos, ibiş, ideal, imam.
Kav, kavak, kavga, kavuk, kavurma, kazak, kazan, kaza, kayık, kayıkçı, kaymak, kaktüs, kalay, kalamar, kalaycı, kalıp, kulübe, kablo, kama, kamyon, kamelya, kabare, kabin, kambur, kamçı, kanal, kanepe, kanarya, kenevir, kanun, kadayıf, cacık, kandil, kadı, kaptan, kaplama, kaput, kapari, kantar, kapak, kefal, karavana, kervansaray, karagöz, karabina, karambol, karantina, karakol, karga, karyola, külot, karpuz, karton, kasap, kasa, kaşar, kasket, kaşkol, kazma, kaşmir, kestane, kadife, keçi, kafes, kahve, kaftan, kapsül, kekeme, kiler, kelepir, kılıf, kebap, kemençe, seramik, kiraz, kerata, kereste, kesat, kese, keçe, köfte, keyif, kahya, kehribar, gitar, kilim, kilo, kibar, köşk, küp, kısmet.
İklim, kuluçka, kokoreç, kiremit, kundak, kutu, lahana, lokum, marangoz, menekşe, midye, misafir, musakka, nargile, müze, narenciye, naz, paça, palamut, pantolon, patates, patlıcan, patırtı, pazar, parazit, pavurya, portakal, sabun, salep, sakat, kolye, komitacı, konak, konsol, kopça, gübre, kurdele, kornet, korniş, koro, kostüm, koçan, kova, güverte, koğuş, kuzine, kukla, kumar, kümes, kumbara, kurabiye, gurbet, kusur, kofana, kimyon, komedi, lav, levrek, lakerda, lakırdı, lamba, labada, limon, leblebi, loğusa, liman, linç, liste, oluk, lise, mavi, mayo, mangal, maymun, makara, mala, manav, mandal, manyak, marka, marul, maşa, maskara, maskot, meze, meydan, meltem, mercan, mikrop, metres, minare, minyatür, mola.
Bakkal, baklava, bacanak, bilye, buket, pusula, telve, derviş, hoppala, parke, partal, pasta, pastırma, pelte, pervaz, piyaz, pilav, pilaki, pırasa, pijama, rahat, reçel, salyangoz, sandal, sardalya, sazan, sersem, sucuk, sümbül, şamata, takunya, tambur, tarama, tembel, teneke, tepsi, tulumba, varil, yahni, yalı, zevzek, zurna, semer, şamata, saray, salamura, uskumru, susta, ıspanak, ciğer, tüfek, çakal, çanta, çuval, fener, ahtapot, okyanus. divan, duvar, tavan, hamal, anahtar, çakmak.
Türkçe Yunanca Ortak Deyimler
Türkçe Yunanca ortak deyimlerin çoğu kelime olarak aynı değil, yani Yunanlar “diken üstünde oturmak” değil, Yunancadaki karşılığını kullanıyorlar.
Demir atmak.
Diken üstünde oturmak.
Kucak dolusu.
Meteliksiz.
Boş atıp dolu tutmak.
Havalı.
Havaya uçurmak.
Kanım dondu.
Kan kusmak.
Kanı kaynıyor.
Kana susamış.
Kan bağı.
Kanının son damlasına kadar.
Varım yoğu.
Tuzlu (pahalı).
Şöyle böyle.
Ters tarafından kalkmak.
Yedi canlı.
Havadan sudan.
Eli açık.
Sıcaktan patlamak.
Kuzu gibi.
Soğuk şaka.
Şakadan anlamıyor.
Kraldan daha kralcı.
İğne atsan yere düşmez.
Bir kurşun atımı.
Dağdan inme.
Kuş sütü.
Bir bu eksikti.
Dilimde tüy bitti.
Dilini yuttu.
Tek yumruk gibi.
Parmağımı bile kıpırdatmam.
Kemer sıkmak.
Sağırlar diyalogu.
İki yüzlü.
Canını dişine takıp.
Dişlerini gıcırdatmak.
Sapla samanı birbirinden ayırmak.
Suları bulandırmak.
Kafam kazan gibi oldu.
Yaktın beni.
Çetin ceviz.
Anlayan anladı.
Kafayı bulmak.
Kafamı şişirdin.
Çakır keyif olmak.
Ayakta uyumak.
Bıçak kemiğe dayandı.
Bir deri bir kemik kalmak.
Dünya görmüş.
Akıntıya kürek çekmek.
Paçavraya çevirmek.
Çamur atmak.
Taş üstünde taş bırakmamak.
Aç kurt gibi yemek.
Kanlı bıçaklı.
Bıyık altından gülmek.
Yüzünü ekşitmek.
Sinek avlamak.
İpin ucunu kaçırmak.
Kuyruklu yalan.
Ateşle oynama.
Beş paralık.
Taşı sıksa suyunu çıkarır.
Çifte kumrular.
Sırt çevirmek.
Dört ayak üstüne düştü.
Saat gibi çalışıyor.
Siftah etmek.
Ağzımın suyu aktı.
Köpek gibi çalışmak.
Ölüm sessizliği.
Koynunda yılan beslemek.
Ödüm koptu.
Kuyruklu yalan.
Burnu büyük.
Türkçe Yunanca Ortak Atasözleri
Türkçe Yunanca ortak atasözleri söyleniş olarak iki dilde aynı olmayıp, aynı anlamın kendi dillerinde söylenişi biçiminde kullanılıyor.
Havlayan köpek ısırmaz.
Ayağını sıcak tut başını serin, gönlünü ferah tut düşünme derin.
Para parayı çeker.
Eceli gelen köpek cami duvarına işer.
Görünen köy kılavuz istemez.
İki karpuz bir koltuğa sığmaz.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Geç olsun güç olmasın.
Bugünün işini yarına bırakma.
Kötü haber tez duyulur.
Hatasız kul olmaz.
Dereyi geçerken at değiştirilmez.
Rüzgar eken fırtına biçer.
Aç ayı oynamaz.
Son gülen iyi güler.
Meyve veren ağacı taşlarlar.
Ne ekersen onu biçersin.
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş – Kilise o tenceris ke vrike to kapaki.
Yunanistan Gezisi İçin Pratik Mini Türkçe Yunanca Sözlük
Türkçe Yunanca ortak sözcükleri merak edenler için pratik bir blog yazısı olmasını umarım.
Sanırım okuduğum en detaylı çalışmalardan biri.
Elinize sağlık.
Türkçe Yunanca ortak kelimeler yazıma ilginize teşekkür ederim.
Bir ara Yunanca kurslarına gitmiştim. Oldukça zor bir lisan. Çok faydalı bir çalışma olmuş.
Ben sadece ortaokuldayken Yunan alfabesini okumayı kendi kendime öğrenmiştim, az sayıda da sözcük. Siz neden kursa gittiniz?
Çok iyi, yararli bir çalisma olmus tebrik ve tesekkur ediyorum. Yunanca ogrenme istegi olustu içimde. 🙂
İlginize çok teşekkürler. Orta okulda ailece Ege ve Akdeniz’i gezerken antik Yunan kentlerini çok sevmiş, o zaman Yunancaya merak sarmıştım ben de. Ansiklopedilerden alfabeyi okuyup yazmayı öğrenmiştim. 🙂 Bence zamanınız varsa çok iyi olur Yunanca öğrenmek.