Moğolistan gezisi devam ediyor. Bugün öğlene doğru çoluk çocuk bir minibüse doluşup Sumyabayar’ın eşi Orhonçimeg’in anne-babasının yaşadığı çadıra (GER) gittik. Yol yok tabii, arazide tekerlek izi bulunca takip ediliyor sadece. Zıplaya zıplaya epey gittikten sonra çadıra vardık, birer sütlü-tuzlu Moğol çayı içip yola koyulduk. Akrabalar için yeni bir çadırın yapılacağı yere gittik. Moğol kırsalındaki tipik göçebe yaşamım böylece başlamış oldu. Moğolistan’da yaşamın ve yerel yemeklerin tam da ortasındayım. İşte Moğol yaşamı ve Moğolistan yemekleri.
Erdenet kırsalında kısa ve sarsıntılı bir yolculuk çekimim için tıklayın.
Bütün akrabalar geldi, kimileri çadıra zemin kazdı, kimileri ahşap çatı iskeletini kurdu, kimisi direkleri boyadı, öteki keçi kesti, çocuklar oynadı, kadınlar hayvanları parçaladı, ben de herkese biraz yardım ettim.
Erdenet kırsalında göçebe çadırı (GER) yapımı çekimim: Moğolistan videoları.
UYARI: Midesi hassas olanlar ve kan görmeye dayanamayanlar buradan ileri devam etmesin.
Keçiyi buradaki akrabalar henüz kesmişlerdi, Orhonçimeg`in kız kardeşi bütün gün hayvan organlarıyla uğraştı. Hayvanın kırmızı etten oluşan kısmını bir yere astılar ve onu hiç kimse ellemedi. Ben de misafir olarak çekinerek Moğollara “şundan da bir parça kessek de yesek” diyemedim tabii. Ya satacaklarını, ya da kurutacaklarını tahmin etmekle yetindim. Cesaretiniz varsa buyrun Moğolistan yemeklerine.
Bir ara Sarançeçeg elime bir soğan verip ince ince doğramamı istedi. Hemen hayalimde kıyılacak soğanı tencerede zeytinyağı ve bir kaşık salçayla çevirerek bir sebze yemeği pişirmeye başlama fantezisi oluştu, zevkle doğradım soğanı, iyi bir şeyler çıkar bu işten dedim, ama maalesef. Soğanı keçinin kaptaki kanına kattı, biraz da un ekledi, sonra bu kanı beraber bağırsakların içine doldurduk, baş ve sonlarına birer düğüm attı, al sana sosis. “Bunu ne yapacaksınız, kurutacak mısınız?” diye sordum. “Hayır, biraz sonra yiyeceğiz” dedi. Kan doldurulmuş bağırsak, günün menüsünde kan sosisi.
Uzun tırnaklı zarif iki kardeş akşama kadar bağırsaklardan bok temizledi, işkembe sıyırdı, akciğer doğradı. İkisinin de 3 çocuğu var ve jimnastikçi gibi bedenlere sahipler. Bu Moğol kadınları bu beslenmeye rağmen nasıl ince kalabiliyorlar, şaştım. Zaten Moğolistan`da henüz şişman kimseye pek rastlayamadım, özellikle kadınlarda. Anlamadım ben bu işi.
Her türlü sakatat kesilip çadıra götürüldükten sonra Sarançeçeg (Sarantsetseg) kalan ne idüğü belirsiz ve bir korku filmi çekmeye yetecek iğrençlikteki parça sakatatları kalın bağırsağın içine doldurdu, bu dolmayı iple bağlayarak kapadı.
BAĞIRSAK DOLMA yapımını izleyin: Moğolistan videoları.
Tüm et ve sakatatlar çadırdaki sobanın kazanında kaynatıldı. Zaten göçebe Moğollarda ocak, mangal, kızartma, sote, sebze yemeği gibi şeyler yok. Her GER‘in ortasında bir teneke soba var. Yaşam bu soba etrafında dönüyor. Çay, et, süt kaynatılıyor, kışın ısınılıyor. Madem ki soba bu kadar önemli, neden biraz daha işlevsel yararlanmayı düşünmezler? Arkadaşlara bizim eski evlerde kullanılan peçkayı (kuzine) tarif ettim, aynı ateşten aynı anda hem ısınmanın, hem fırında yemek pişirmenin, hem su-süt kaynatmanın, hem de közde birşeyler pişirmenin mümkün olduğunu anlatmaya çalıştım. Bunların hepsi Eminönü’nde 10 Liraya satılan türden en basit teneke sobalardan koymuşlar her çadırın ortasına, üzerine ya et kazanı ya da çay kazanı oturtulup kaynıyor bütün gün.
Vedat Milor ile Mehmet Yaşin Türkiye’nin dört bir köşesinden o güzelim yemekleri televizyonda hunharca yerken, bana neleri size tanıtmak düştü. Şikayetçiyim ben bu işten. Moğolistan yemekleri karşınızda.
Çadırda sakatat kazanı kaynarken usulca yaklaşıp resmini çektim, yemeğe kalkışmadım. Bu arada Sumyabayar mide çeperi olduğunu tahmin ettiğim beyaz bir yağ tabakasını hamurmuş gibi kullanarak içine ciğer sardı ve sobanın içine koydu. Ondan bir dilim aldım, şahaneydi.
Not: Sumyabayar “mutlu pazartesi” demek. Bir pazartesi günü doğmuş.
Közde mide yağına sarılı ciğer: Moğolistan videoları.
Orhonçimeg ciğeri yememden umutlanarak koca bir yağ kitlesinin ucundaki böbrek parçasını ağzıma uzattı, elinden sadece böbreği ısırdım, eh işte fena gitmedi. Kız kardeşi de cesaretlenerek siyaha yakin bir parçayı ağzıma uzattı, o zarif elden kötü bir tat gelemeyeceğini umarak aldım, korkunç bir tat, gidip çıkarmak zorunda kaldım. Kan sosisiymiş meğer..
Daha sonra bir de beyaz keçi getirdiler, yetmemiş. Eh, akşama da yemek lazım. Moğolistan’da hayvan kesme yöntemi değişik. Önce karnında kol girecek kadar bir delik açıyorlar, bu esnada hayvanin gıkı çıkmıyor nedense. Sonra Tulga içeri kolunu sokup ana damarını kopardı. Bu şekilde en az acı çekiyormuş. Bizdeki kurban kesme veya İslami usulde hayvan kesme yönteminden tamamen farklı.
MOĞOL USULÜ HAYVAN KESİMİ çekimim için izleyin: Moğolistan videoları.
KEÇİ DERİSİ YÜZME – Bölüm 1
KEÇİ DERİSİ YÜZME – Bölüm 2
Hayvani parçalarken akrabalardan biri sanki fındık kırarken bir tane de ağzına atarmış gibi doğal bir şekilde bir parça ciğer kesip zevkle yedi. Çok lezzetli ve yararlıymış yeni kesilen hayvanin çiğ ciğeri. Sonra diğeri bir parça aldı, ben şaşkın gözlerle izlerken üçüncü akraba Kublay da yeni kesilmiş hayvanın henüz ılık, kanlı ciğerinden bir parçayı afiyetle yedi.
KANLI ÇİĞ CİĞER NASIL YENİR? İzleyin: Moğolistan videoları.
Buyrun dedim diye hemen dalasınız geldi bu harikulade yemeğe, biliyorum, ama her şeyin bir yolu yordamı var, aşağıdaki servis leğenine koyduk etleri, kazandan yiyecek kadar görgüsüz değiliz herhalde bu nezih ortamda.
Barsak, mide, dalak, böbrek, ciğer ve tanıyamadığım birçok organla içli dışlı olmak durumunda kaldım. Ellerimdeki koku felaketti. Omuz çantamda ıslak mendil ararken elime bir elma takıldı, taaa Türkiye’den, 12 gün önce evden çıkarken uçakta yerim diye çantama attığım elmayı unutmuşum. Hazine bulmuş gibi sevindim. Kanlı bir bıçak buldum, sabun sürüp su dökerek yıkadıktan sonra elmayı dilimledim. Meyveye hasret Moğol çocuklarına ince birer dilim dağıttıktan sonra bana da bir dilim kaldı. Benim de akşam yemeğim bir dilim elma oldu.
Moğol arkadaşlarımın kızı.
Moğol göçebe yaşamımdaki maceralarım devam edecek. Bir sonraki yazım Moğol GER yaşamı üzerine olacak.
Moğolistan seyahatimin devamı: Moğolistan göçebe çadır yaşamım.
Selamlar… Siteyle bugün karşılaştım. İnanılmaz. Ben de interrail yaparken, Paris yerine İsveç’in en kuzeyini; Milano’da pizza yerine Belgrad’da açlığı tercih etmiştim. Tek bir gün bile otelde kalmadan hem de.) Bunları hatırlattığın için ayrıca teşekkürler. Bu arada Ermenistan gezinin ayrıntılarını inanılmaz bir heyecanla bekliyorum. Tam bir rehber olacak. Lütfen Ermenistan işini boşlama. 🙂
Çin’in akreplerine üzülen azdır sanırım, çoğunluk belgesel alışkanlığıyla sevimli ya da büyük hayvanlardan taraf olmayı tercih eder ya…
Siteye dün rastladım. Oldukça etkileyici geziler olmuş, kutlarım! Hangisine yorum yazacağımı bilemedim, en yenisi olarak gördüğüm bunu seçtim. Çin’in akrepleri ve arıları kadar bu keçilere de yazık:(
Ayberk – Teşekkürler. Belgrad’da neden aç kaldın bilemem, Sırp yemekler, lezzetlidir. Ermenistan seyahatim sıradışı oldu, yazacağım..
Özlem – İlginize teşekkürler. Okuduğum bilimsel bir yazıya göre insan, genetiği kendisine en yakın olan hayvanların ölümünden etkileniyor, insansı davranışlar gösterenlere kıyamıyor. Yılandan iğrenerek ölmesini isteyip, böceği gözünü kırpmadan öldürebilirken; bir köpeği veya şempanzeyi öldüremeyeceği gibi, öldürülmesini görmeye de dayanamaz.
Merhaba ben Kubilay Şen. Aslen Çeçen asıllıyım ama Konya doğumluyum ve Konyada yaşıyorum. Moğolistan Erdenet’te 1 yıl kaldım. Döner salonum vardı. Bu arada Erdenet’te döner salonu açan tek Türk benim. Arkadaşıma teşekkur edıyorum çok ayrıntılı olaylara şahıt olmuş ve bunu internette paylaşmışsınız. Unutamadığım bi anımı paylaşmak istiyom. Ben döner salonuma et ihtiyacımı canlı büyük baş alıyordum ve bigün hayvan keserken kesim yerinde hayvanı yatırdım.. Keseceğim de ” Bu Türk şimdi kitap açacak, Allah Allah diyecek, hayvana eziyet edip kesecek” diyorlar ve küfürün haddi hesabı yok. Ben de kesmem lazım lokantamda etim kalmadı ve ya Allah bana güç ver kafirlere beni güldürme dedim.. İnanmanızı istiyom 400-450 kiloluk danayı tek başıma kestim. Elamanıma dedim ki Moğolca: “eti degiştirmesinler, sen bak” dedim ve arkamdan bi Moğol kasap bacağıma bıçak sapladı, can havlı ile arabaya bindim, tabiri caizse kaçtım.. Daha sonrası hayvanları gece kestim. Moğolcam iyidir bana artı. 1 yıl böyle geçti. Türkıye’ye geldim aradan 5 yıl gecti. Şimdi Erdenet’e iş kurmak için hazırlığım var gene gidecem.. Teşekkür ederim.
Mogalistanda iş yapmak isteyen dusunen kişi olursa allah rızası ıcın yardımcı olurum.bişey talep etmem kesınlıkle.ben zaten gıdecem yasa kanununun cogunu bilirim…ayrıca eşim de mogoldur. tel..0507.2210682 numaram.alahasmaladık.
Kubilay Bey bilgiler için teşekkürler, okuyucular için ilginç olacaktır.
Esen kalın.
Kardes bunlar niye bukadar zayif diyorsun bence keci eti yedikleri icin dogru besleniyorlar, yani keciler cok secici beslenen hayvanlardir herseyi yemezler.
Sonuc olarak keci eti tuketmek gercekten onemli!!!
Bunu duymamıştım, bilgi için sağol kardeşim.
Herşey gayet güzel gidiyordu, ta ki bu bölüme kadar. Tanrımm bu insanlar her gün, her öğün bunları nasıl yiyebilirler? Ama Moğolistan sanki dünya dışı bir yermiş gibi, hala böyle teknolojiden uzak, çirkin beton yapılarda yaşamayan insanların olması inanılmaz. Başkent bile kasaba gibi. Aslında çadır hayatına çok uzak değilim, bizim köyümüzde de yazın yaylalara çıkılır ve 3 ay çadırda yaşanır. Çadır maceralarım var. Çok eğlenceli ve sıra dışıdır. Sonunda aç kalmak da olsa yaşanmaya değer bir macera olmuş doğrusu. 🙂
İlgine teşekkürler Pınar.
Bu onların yaşamı, geleneği, kültürü. Göçebe insanlar meyve-sebze bilmezler.
Evet, Moğolistan eşi benzeri olmayan bir ülke. Nüfusun yarıdan fazlası hala çadırda (GER) yaşıyor.
Kesinlikle değdi. Latin Amerika yazılarımı bitirince Moğolistan yazılarımı düzenleyip koymaya devam edeceğim, daha çok var.
Çok haklısın, neticede yaşam ve kültür farklılığı var, bunları et sevmeyen birinin yazıları olarak kabul et. 😀 Sonuçta onlar da zeytini beğenmemişler, damak tadlarımız farklı diyelim. 🙂 Merakla diğer yazıları ve resimleri bekliyorum…
Öyle, bambaşka dünyalar 🙂
Her fırsatta siteme seyahatlerim sırasında yazdıklarımı ekleyeceğim, okunmak iyi bir duygu.
kesilen hayvanı derisinin içine koyup tulum gibi dikip sonra atel içinde pişirilmesini gördünüzmü mogolistanda
Hayır o şekilde bir pişirme yöntemine ben rastlamadım.
MERHABA ARKADASLAR BEN MOGİLİSTAN DA UNLU MAMÜLLERİ İŞİ YAPMAK İSTİYORUM GİDİP GELEN BU İŞTEN ANLAYAN ARKADAŞLAR LÜTFEN Bİ BİLGİ VERİMİSİNİZ ORADA BU İŞE İHTİYAÇ ARZ TALEP VAR DİYE DUYDUM AMA NE KADAR DOĞRU BİLMİYORUM HEM EKMEK HEM PASTANE OLARAK AÇMAK İŞTİYORUM .
TEL 0507 742 18 97 ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER
ORADA BU İŞİ YAPAN VARMI VEYA DAHA ÖNCEDEN YAPILDI BİLGİSİ OLAN ARKADAŞLAR LÜTFEN YAZINIZ..
Moğolistan gezinizi büyük bir zevkle okudum, hayvana acı çektirmeden öldürme yöntemi bir hayli ilgimi çekti, hayvanın kanının akıtılması etin lezzetini ve kalitesini etkiliyor diye biliyorum fakat bu yöntemle kanı içindemi kalıyor. Birde şöyle bir tespit yapayım kendimce, eski göçebe ve savaşçı toplumların yemek kültürlerinde etin büyük önemi olduğu bir gerçek. İskandinavlar, slavlar ve moğollar bunun en güzel örneği, göçebelikten ziyade bunun esas nedeninin geçmişten berigelen savaşçı fizyolojilerinin gereği ihtiyaç duyulan enerji ve proteinden olduğunu düşünüyorum, moğolların bu yaşamı sürdürmelerininde yeni jenerasyonların nesillerin geçmişten gelen tüm özelliklerini aynı şekilde her nesile bozulmadan taşımalarını sağlıyor kişisel fikrim. Umarım hiçbir zaman modern dünyanın suniliği ile kirlenmeden yaşamaya devam ederler.
Bilgiler için teşekkürler Mehmet Bey. İlginizden memnun oldum.
Merhaba Alper Bey sitenizi dun kesfettim kac ulke okudum bilmiyorum ama bu sayfayi okuyunca bayilmamak elde degil. Cindeki domuz eti maceraniza sasirayim derken bu hayvancagizlara daha cok sasirdim. Yaptiklari yemek bi yandan, karnindan damar bulup aci vermemek isterken canli canli derisini yuzmek bi yandan. Amac yeni yerler yeni seyler kesfetmek olunca video icin olsa da o isin basinda olmaniz iyi bi sabir gerektirir, tebrikler ve yeni yerler gezip gormeniz icin basarilar…
Merhaba Merve Hanım,
İlginize teşekkür ederim. Hayvanı kesme görüntüsünde ben de kötü olup iç geçirmişim istemsizce. Haklısınız. Bakalım yakında hangi ülkelere atacak beni
keşfetme tutkum. Yeni seyahatler geliyor.
Esenlikler.
Moğol yemekleri hep böyle mi?! Tam Moğol kültürü içine girmişsiniz, zor olmadı mı?
Moğolistan yemekleri et ağırlıklı. Zorluk değil macera olarak kabul ediyorum ben.
Moğol yemekleri veren bir lokantaya gitmiştim İstanbul’da, bunlarla alakası yok! Neden sizce?
Moğol yemekleri satan lokantadaki ürünlerin Moğolistan’la ilgisi yok, onların çoğu Çin’de yaşayan Moğolların yemekleri.
Evet gördüklerimizden iğrendik ama buda onların kültürü.Sanki biraz acımasız ca davranıp yazdıklarınızla dalga geçiyormuşsunuz gibi geldi bana.
BU yazıyı okurken tesadüfki bugün Kurban bayramının 2.günü. kestiğimiz koyunların ciğer ve işkembe hariç diğer sakatatlarını attığımızı moğollar görse enayiler en lezzetli yerini atıyorlar derlerdi bize.
Lütfen bu yazım size eleştiri gibi gelmesin cesaretinize gezginlik azminize hayran kaldım.Gönlünüzün götürdüğü yerlere gitmeniz dileği ile.Saygılar
Merhaba Metin Bey,
Genel olarak iki türlü yazılarım var, birincisi o ülkeye gitmek isteyenler için rehber niteliğinde yararlı gezi bilgileri ve notları, diğerleri ise tamamen maceralarımı anlattığım gezi yazıları. Moğolistan gezi notları gibi ikinci tür olanlarda genelde eğlenceli ve esprili bir dil kullanıyorum. Dalga geçmek değil de komik olarak görüyorum ben, aksi halde üzülürüm.
Çok teşekkür ederim, bol seyahatler dilerim.
Saygılar.
Moğolistana gitme planımı bu yazıyı okuduktan sonra iptal ettim, tekonolojiden uzak, doğal bir GER çadırında kalmayı falan hayal etmiştim ama hepsi silindi şu an. Moğollarda nasıl bir mide var anlamadım, hoş türkiye de benzeri yemekler yeniliyor ama bu kadar da değil.
Yaklaşık 1 yılı aşkın süredir sizi takip ediyorum.
Ülkemizde gezginler çok az. Ve bunu İnternet yoluyla bizlere sunan kişiler çok çok daha az.
Teşekkür ederim Alper.
Teşekkürler Mustafa Bey. Moğolistan seyahat yazılarımı henüz tamamlayamadım, zaman buldukça devamı gelecek.
Alper bey sizin bu alışılmışın dışında gezi rotalarınızı ve yazılarınızı bir süredir takip ediyorum. ama moğolistan ve Kuzey kore çok ilginç geldi gerçekten. Yalnız son dakikaya kadar keçinin öldürülme ve derisinin yüzülmesi videosunu izlememiştim. siz nasıl dayandınız o ana 🙁 merak ettiğim sadece et mi yiyorlar ? ayrıca ben sizin esprili anlatım tarzınızı seviyorum. bol gezmeler hepimize…
Merhaba Güldem Hanım,
Ben de rahatsız oldum ama belgelemek istedim. Onların hayvan kesme yöntemi bu şekilde. Moğolların çoğu halen göçebe oldukları için tarım yapamazlar, hayvancılıkla geçinir ve hayvan yerler. Erişte, süt, kımız, un ve biraz da sebze tüketirler.
İlginize çok teşekkür ederim, memnun oldum.
Alper bey tamam et yiyorlar da Allah’ın her günü mü et ve sakatat yiyorlar? Siz seyahatiniz boyunca başka hiçbir şey tadamadınız mı acaba?
Göçebelik tarıma imkan vermeyip hayvancılıkla geçinmeyi gerektiriyor. Et yemek çok yaygın ama kentte kalırken bazı sebzeler de yedim.
Alper hocam, hayvan ölmeden mi yüzmeye başlıyorlar acaba? Videoda ısrarla sormanıza karşın cevap alamadınız.
Ben de emin olamadım, sanırım tam yüzmeye başlarken son çırpınışlarını yapıyor zavallı.
Moğolların geleneksel Tengricilik inanışlarında bir hayvanı kurban ederken dikkate alınması gereken birçok kural vardır. Bir hayvanın tekrar doğacak olan bir ruhu olduğu için ona karşı saygı duyulur ve hayvana gereksiz acı vermemeye çalışılır. Kurban hayvanının başı kesilmez çünkü ruhu kafasında, boynunda ve solunum yollarında bulunur ve bu yüzden bölünmemesi gerekir. Ayrıca kanının akmaması, kemiklerinin kırılmaması ve hayvanın postun karın kısmında bulunan bir yırtığın dışında tek parça kalması gerekir. Hayvanın karın kısmından bir kısım kesilerek buradan hayvanın içine el sokulup can damarı bölünür.
Moğol kültürü ve hayvan kesim yöntemi hakkında değerli bilgiler için teşekkürler.
Çok çarpıcı bir paylaşım olmuş. Kesim videolarını izlemedim, kaldırabileceğim bir şey değil. Beni bir yandan 3. kez vejetaryen olmayı denemeye iterken, bir yandan da bazı toplumlarda bunun gerçekten gereklilik olduğunu görmemi sağladı. Burada bir vahşet yok. Burada “siğliğimiz için it yimimiz lizim. çinki pritiin iksikliğihedehödö” gibi bir şey de yok. Doğanın kanunları işliyor sadece.
Sinem Hanım Moğolistan yazımı okuduğunuz için teşekkürler. Ben de insan türünün hayvan yemeye ihtiyacı olmadığını biliyorum, ancak teorideki bu ahlaki bilgimi uygulamaya geçirmiş değilim, sanırım tam da sizin gibi. Yaşadığımız modern dünyada vejetaryen beslenme gayet mümkün, ancak yukarıdaki göçebe Moğollar için bu saçma bir fikir; zira ülkede tarım yok ve kadim gelenekleri hayatta kalmak için hayvan yemek üzerine kurulu. İlginize teşekkürler. 2 denemeniz neden başarısızlıkla sonuçlandı acaba? Sakıncası yoksa paylaşırsanız sevinirim.
Tabiikisi paylaşırım. Tamamen şımarıklıktan 🙂 Babam kasap, et seviyorum haliyle. Sevmenin ötesinde etsiz doyamayacağıma olan inancım çok yüksekti. Bunu biraz atlattım. Ilk bir iki hafta hakikaten doymuyordum. Fakat asıl büyük sıkıntı şu ki yemek seçiyorum. Sebzeyle aram hiç iyi değil. Is çevresinde yiyecek bir seyler bulmak da kolay olmadi. Neredeyse 1 hafta ust uste makarna yedigimi hatırlıyorum. 1,5 ay kadar dayandım ama olmadı. Tavuğu epey azalttim. Yeni tatlar deneyip sevmeyi ogretiyorum kendime. Böylelikle ilerde etsiz de hayatta kalabilecegim 🙂 Bir de etin insanoglu icin gerekliligi konusunda da okudugum bilimsel bir makalede et yemeseydik su an belki de insan turu olmayacagindan bahsediyordu. Yani bu su demek: evet ete ihtiyacimiz vardi, fakat ihtiyacimiz olani atalarimiz yeteri kadar tuketti ve bizi bu sekilde evirdi 🙂 Genlerimizd bize yetecek kadar et var.
İnsan türü evrimleşirken bir dönem savanlardan çıktı, o dönemde hayvan yemeye ihtiyaç duydu. Sizi iyi anlıyorum, evde hep etle büyüdünüz muhtemelen. Ben Balkan kökenli Trakyalıyım, bu konuda biraz daha şanslıyım, çoğu yemek etsiz yapılır bizde. Kuru fasulye, taze fasulye, nohut, sarma, dolma, türlü ve daha bir çok yemek çoğunlukla etsiz yapılır. Beni biyolojik olarak et yemeye uygun veya atalarımızın yemiş olup olmamasından çok konunun ahlaki boyutu ilgilendiriyor; zorunda kalmadığımız halde hayvanlara işkence edip cesetlerini yiyoruz. İlginize ve açıklamanıza çok teşekkür ederim. Moğolistan aklınızda olsun, muazzamdır. 🙂
merhabalar, gezi yazılarınızı büyük bir zevkle okuyor ve takip ediyorum. yalnız bu yazıda özellikle eleştirmek istediğim bir husus var. tabi ki esprili bir dil ile yazıyı eğlenceli hale getirmek isteyebilirsiniz fakat özellikle bu yazıda gittiği her yerde kültüre geniş pencereden bakan, farklı lezzetler tadan maceraperest imajından biraz uzak kalıyorsunuz. bir çok genç gezi severin yaptığı hataya düşerek ülkeden uzak kaldığınızın ilk haftasında ah şöyle bir yaprak sarma olsaydı haline bürünüyorsunuz. yapmayın şimdi. biz mumbar yiyen, kelle kırdırıp işkembe çorbası içen insanlarız. lokantada önümüze gelen işkembenin de bokunu birilerinin temizlediğini biliyoruz elbet. bir kültürü yakinen tanımak ve özümsemek için yeterli vaktiniz olmadığını biliyorum lakin eksik bilgi ve objektif olmayan bakış açısı negatif bir aktarıma sebep oluyor. sizin burada yazdığınız bilgilere ek olarak kişisel görüşleriniz de okuyan kişiye tesir ediyor. bir başkasına nakledilirken bu bilgi sadece cümleleri değil bir bakış açısını üzerinde taşıyor.
batılı ülkelerdeki haremli, develi, fesli kavuklu türk imajıda aynı gudubet bilgi aktarımının etkisidir. örneğin “orda” kelimesi ingilizceye “horde” olarak geçmiştir. aslında bildiğimiz ordu kelimesinin kökenidir. kan bağı bulunan halkların bir araya gelerek kurdukları askeri oluşumları ifade etmek için kullanılır. örneğin altın orda imparatorluğu moğolllar, kırım ve kazan tatarları, nogaylar gibi bir çok milletten insanların bir araya gelmesiyle oluşmuştu. ve fakat batıda “horde” kelimesi ilkel, barbar halkların bir araya getirdiği ordu anlamında kullanılır. fantastik kurgu temalı filmlerde/oyunlarda orklar, troller, goblinler gibi ne kadar eciş bücüş izandan uzak yaratık bir araya gelirse onun adı “the horde” olur. çünkü bu kelimeyi avrupaya ruslar taşımıştır. 300 yıl altın orda hükmünde yaşayan ruslar için aslında onlar barbar ve ilkel değildirler. bugün rusçaya geçen bir çok türkçe kelime o dönemden mirastır, şehir ve hamam kültürü altın orda’dan alıntıdır. moskova knezliği bir çarlığa dönüşürken kendisine bu imparatorluğu örnek almasına rağmen hasmane bakış açısı bu tabirin kötü olarak algılanmasına yol açmıştır.malesef siz de burada farkına varmadan bir negatif algı yaratıyorsunuz. tabi bu benim fikrim, siz çok daha farklı bakıyor olabilirsiniz.
Merhaba. Şaka yapıyorum ben, ciddiye almaya gerek yok. Benim tarzımı anlayanlar eğlenceli buluyor, canım sarma çekmedi, göçebe Moğol yaşam ve kültürünü görmekten mutluyum. İlginize teşekkürler.
Alper hocam mogolistan gezinizi zevkle okuduk.hiç bir yerde bulamayacağımız bilgiler edindik.naçizane takipçiniz olarak gezdiğiniz ülkelerdeki yemeklerle ilgili olarak ayrı bir sayfa açsanız çok güzel olur.ayrıca çıkacak kitabınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.tesekkurler
Moğolistan eşsiz bir ülke. Seyahat blog yazılarıma ilginize çok teşekkür ederim. Ana menüde Yediklerim adlı sayfamın sekmesi var, henüz tüm ülkelerde yediklerimi yazmaya zaman bulamadım ama yine de epey yazı var.
seyyah mısınız? her ülkeyi gezdiniz.
Evet gezginim ama sürekli bir seyyah değil, sabit bir işim var.
Merhaba hocam internette kuzey koreyi ararken buldum bloğunuzu olağanüstü şekilde çok güzel anlatımlarınız var sizi tebrik ediyor ve kendi adıma teşekkür ediyorum. Çoğu belgesel programı anlatamıyor bu derece güzel ve anlaşılır şekilde. Yazım yanlışlarım için de özür dilerim. Umarım ben de gezebilirim bir gün 🙂
Çok teşekkür ederim Emre. Moğolistan dünyanın en bakir ülkesi, sıra dışı. Umarım dünyayı gezersin, ilgine teşekkürler.
Benim de gitmek istediğim bir yer.Ancak bu yemekleri yiyebileciğimi sanmıyorum.Alper bey sebze yemeği hiç mi pişirilmiyor?
Sebze yok, tarım yok.
Merhabalar ben Fransa’dan yazıyorum Metin bey ben Merve Moğolistan’a gitmeyi atalarımızın ilk ayak bastıkları yeri gezip görmeyi çok istiyorum paylaştığınz seylere tesadufen tıkladım ve begendım o kulturu yakından tanımayı Cengız Hanın statuyu gormek ısterım Türkcem anlasılmıyorsa pardon nasıl gıdılır bu rehber gerek hangı turla gıdebılırım yardımcı olsanız memnun olurum.
Merhaba Merve Hanım. Moğolistan’a benim gibi kara yoluyla, ya da THY ile direkt, başka hava yollarıyla aktarmalı olarak gidebilirsiniz. Rehber tercih ediyorsanız Moğolistan turları düzenleyen Türk tur şirketlerinden paket satın alabilir, ya da bağımsız gidip başkent Ulan Bator’da yerel bir firmadan rehber bulabilirsiniz. Kışın gitmemenizi öneririm.