Evet, bence en az üç olmalı. Üç sayısı insanlık tarihinde hep önemli olmuştur. Evreni temsil etmek için sık kullanılan geometrik şekil üçgendir, ve iç açılarının toplamı hep 180 derecedir, kendinizi yırtsanız aksini yapamazsınız, ben çocukken denedim, ordan biliyorum. Napolyon en çok değer verdiği şeyi “para, para, para” diye üç kez tekrarlamadı mı? Kompozisyonlar hep giriş-gelişme-sonuç olarak üç bölümde yazılır, değil mi? İşte ben de diyorum ki herkes hayatında en az üç ülke görmeli. Bunu derken boş konuşmuyorum, bakın neden..
Bir Olursa Garip Olur
İnsan “bir” derken bile garip oluyor, sesi inceliyor, boynunu bükesi geliyor. Düşünsenize;
– Türkiye dışında kaç ülke gördün?
– Bir 🙁
– Bir mi?
– En sevdiğin yabancı ülke hangisi?
– ABD.
– Neden?
– E başka ülke görmedim ki.
“Dünyanın en güzel ülkesi Türkiye“, “Dünyanın en güzel kenti İstanbul” demek gibi bir şey.
Aşağıda tek başıma İsrail‘in Necef Çölü’nde aç-susuz Leylayı (Mevlayı?) aramakta olan beni görüyorsunuz.
İki Olursa Rakip Olur
Sadece iki ülke görürseniz bu kez de bu ikisi birbirlerine rakip olur.
– Prag muazzam güzel bir şehir, ama Budapeşte daha bir sıcak, insanı dostane.
– Ukrayna daha eğlenceli ama Beyaz Rusya daha güvenli.
– Finlandiya mı daha güzel, İsveç mi?
– Yunanistan adaları şahane ama Bulgaristan daha ucuz..
diye karşılaştırır duruverisiniz gaari. O yüzden bence en az üç ülke görmek gerek.
Alaaddin’in sihirli lambasından çıkan cin hep “üç dilek tut” der, iki dilek tutmanızı söyleyen bir cin gören var mı aranızda? Ben hiç rastlamadım. En az üç olmalı.
Aşağıda Beyaz Rusya’nın Vitebsk kentinde rakip olup gereksiz yere tartışan arkadaşlarım Belarus kızları görülüyor. Biri Alman dışavurumcu (ekspresyonist) sanat akımını savunuyor, diğeri ise Sovyet sosyalist gerçekçilik akımını benimsiyor. Çok tartıştılar, güçlükle sakinleştirdim.
Üç Olursa Denge Olur – En Az Üç
Üç iyidir üç, en az üç. Yere düşürürsek ekmeği alıp üç kez öperiz. Televizyon alırken üç boyutlu göstersin deriz. “Allah’ın hakkı üçtür” deriz, Hıristiyanlıkta “baba-oğul-kutsal ruh” üçlemesi vardır. Bu üçleme Mısır mitolojisinde ise ‘İsis-Osiris-Horus’ şeklindedir. Eski veya Semavi dinlerin çoğunda, üç rakamının gücünden ve kutsallığından bahsedilir.
Büyük filozof Platon (Eflatun), “ideal” kavramını üç ana unsurun; iyi, doğru ve güzelin bileşkesi olarak açıklar. Platon’a göre insan vücudu üçe ayrılır; baş, göğüs, karın. Baş akıl, göğüs istem, karın haz ve arzuyu temsil eder.
Üç sayısı dünyanın 3 boyutluluğunu simgeler, hem mekansal olarak (uzunluk, yükseklik, genişlik) hem de zamansal olarak (geçmiş, şimdi, gelecek). En az üç şey olmadan bir çok kavramı açıklayamıyoruz.
Aşağıda Finlandiya’dan beni ziyarete gelen Mikko ile Satu’nun tatlı çocukları Aino, Noel ve Elsa ile ben varım, Noel’in adının ilk iki harfi Aino’nun son iki harfiyle, Elsa’nın ilk iki harfi de Noel’in son iki harfiyle aynı. Daha evlenmeden önce en az üç çocuk yapacaklarını söylemişlerdi bana.
En az üç ülke gezerseniz, benim gibi;
– Brezilya renkleri ve zengin kültürüyle, Arjantin tangosuyla güzel, ama Uruguay bir başka canım.
– Güney Afrika gezimde kendimi Afrika‘da sanmıştım, oysa Svaziland ve Botsvana‘yı görünce Afrika’nın ne demek olduğunu anladım.
– En iyisi Litvanya, Letonya, Estonya; birbirine komşu üç güzel ve ucuz ülke.
– Budapeşte Viyana Prag turu yapalım..
şeklinde laflar edebilirsiniz. Ya da Gürcistan Azerbaycan Ermenistan içeren bir Kafkas ülkeleri gezisi yapabilirsiniz.
Hint felsefesinde tanrının üç yüzü vardır; yaratıcı Brahma, koruyucu Vişnu ve yok edici Şiva. Sonra “at, avrat, silah” demişler, bilirsiniz. Bir de “vatan, millet, sakarya” var ama akıllı telefonlar çıktıktan sonra “vatan, millet, sakarya, batarya” haline geldi. Aaaa, dört de iyimiş aslında!
Dört Olursa Bereket Olur
Evet, dört sayısı berekettir. Dört halife, dört mevsim, dört renk, dört melek, dört işlem, saymakla bitmez. Dört nettir, dengelidir, karedir, eşlidir. 4 rakamı ezoterik olarak kare, eşkenar, dörtgen veya dikdörtgenle özdeşleştirilir. Her durumda, iki dişi ve iki eril enerjinin birleşimini temsil eder. Bu biçimiyle, pozitifle karşılaşan negatifin birleşmesinden oluşmuş maddeyi ve onun aldığı şekli temsil eder. Keyif halini dört köşe olmak şeklinde tarif ederiz. Ben de bir ay süren Latin Amerika gezimde 4 ülke gezerek dört köşe olmuştum.
Sayıların gizemi ve ruh güdüsü ile uğraşanlar 4 rakamını inanç, güvenilirlik, toplumsal ve ailevi gurur, samimiyet, gelenek ve düzenle özdeşleştirir.
Dört sayısının sembolizmi çok ilginç. Dört bir çok farklı şeyi ifade edebilir. Bir masayı düşündüğümüzde en sağlam denge dört ayak üzerinde olur. Bir çok hayvan dört ayağı üzerinde durur. İnsan da bebekken dört ayağı üzerinde emekler. Dört sağlamlığı düşündürür. Dilimizde varolan “dört elle sarılmak”, “gözünü dört açmak” gibi deyimler de yapılan işin sağlamlığını belirtmektedir. Dört ayrıca dört temel yön ile de alakalıdır; kuzey, güney, doğu, batı. Böylece etrafımızın dört parçaya ayrıldığını kabul edebiliriz. Aynen “dünyanın dört bucağı” deyiminde olduğu gibi. Dört sayısı aynı zamanda dört elementi de (ateş, su, hava, toprak) sembolize eder. Böylece dört, dünyanın yapı taşı olarak da kabul edilir. Bir de tahta vardı galiba?
İmparatorlukların 4 ana aşaması vardır; kuruluş, yükselme, duraklama, çökme. Tıpkı insan gibi; doğma, büyüme, yaşlanma, ölüm. Gün içinde sabah, öğle, akşam ve gece olarak dört vakit; bir ayda 4 hafta, bir yılda 4 mevsim var. Dört temel hastalık yapıcı organizma var; virüs, bakteri, mantar, mikrop. Ulaşım araçları dörde ayrılır; kara, hava, raylı ve deniz ulaşımı. Aman tanrım, bütün bunlar bir tesadüf mü? Yoksa gizemli bir güç mü bunları programlıyor?
Ama dört rakamından korkulan ülkeler de var; Çin, Tayvan, Japonya ve Kore. Çincede dört ve ölüm sözcüklerinin okunuşları aynı olduğu için apartmanlarda, otellerde, hastanelerde dördüncü kat olmaz, Pekin’de evinde kaldığım arkadaşımınkinde de yoktu, burada anlattım: Pekin Gezisi.
4 rakamından korkma durumuna tetrafobi deniyor. Çin’de düğün, nişan, toplantı ve kutlamalarda dört numaralı masa olmaz. Hong Kong’da, Vision City ve The Arch gibi gökdelenlerde 40 ile 49 arasıdaki tüm katlar atlanmıştır. 39. kattan sonra 50. kat gelir. Çin’de üretilen savaş uçakları, Shenyang J-5 modelinde de olduğu gibi, 5 sayısı ile başlar. Benzer şekilde Tayvan ve Güney Kore orduları gemilerinin fors numaralarında 4 rakamını kullanmaz. Kore’de tetrafobi diğer üç ülkedeki gibi yoğun olarak yaşanmasa da, 4’lü katlar hastane gibi kamu binalarında yoktur. Diğer binalarda ise dördüncü katta asansörlerde 4 yerine “F” (Four, Dört) yazar.
Konuyu dağıtmak diye buna denir sanırım. Ne diyordum, evet, umarım herkes en az üç ülke görür.
Yazı güzel zevkle okudum. Arasıra böyle konular çerez niyetine iyi gidiyor. Ama şu ilk foto da yalnızım demişsiniz. fotoyu kim çekti?
Teşekkürler Kadir Bey. Haklısınız, ben de çerez niyetine yazdım, eğlencelik. Yalnızım derken Leyla’sını arayan mecnun anlamında yazdım. Fotoğrafı birlikte çöle gittiğimiz arkadaşım çekti.
Para durumumu ayarladığım zaman tavsiyenizi memnuniyetle yerine getirmek istiyorum. Ayrıca yazılarınızı zevkle okuyorum. :)))
Lise talebesi iken eğitimime Türkiye’de devam etmeyi pek istemiyordum. Başka bir ülkede okumayı istiyordum aynı zamanda okul bitip yurda döndüğümde de burada iş bulmayı. Hem yurtdışı olsun hem denkliği olsun. Bunda zinhar Türk üniversitelerinin bir kabahati yok, bu tamamen benim dünyayla erken ve yakinen tanışıp kaynaşma hevesim. Netice itibariyle ailemin de onayıyla yurtiçi tercihlerime Kazakistan’ı, Kırgızistan’ı ve KKTC’yi de ekledim. Hasbelkader Kazakistan’a yerleştim. Sonra anladım ki ileride sadece bir ülke görmenin ezikliğini yaşayacağım, bir de baktım Kırgızistan’dayım. Bu sefer de fark ettim ki mütemadiyen Kazakistan ile Kırgızistan’ı karşılaştırıpdurun. Dedim ki şu hayatta en az üç ülke görüvecen gari. Yetmez ama üç. Büyüklerimiz boşuna dememiş: Bir ülke garip, iki ülke rakip, üç ülke denge, dört ülke bereket, gerisi Allah Kerim… Ya da onun gibi bi’ şeydi 🙂
En az üç ülke tezimi desteklediğiniz için çok teşekkür ederim Ayça Hanım. Tez zamanda otuz üç ülke görmenizi umarım. 🙂
Ben de size çok teşekkür ederim Alper Bey, bana keyifli bir yazı okuttuğunuz ve güzel bir temennide bulunduğunuz için. 🙂
Alpermetin rumuzlu kardeşimizin yorumuna katılıyorum. Bazen böyle çerezlik yazılar, bizim gibi site takipçilerinin çok hoşuna gidiyor. Teşekkürler
Güzel bir yazı olmuş yine.Uzayda, en az üç noktadan bir düzlem geçer ayrıca…Çok ülke gezen memleket büyükleri katettikleri mesafeler nispetinde bir ufuk sahibi de olabilseler keşke…Teşekkürler.
Tahtayı da kim çıkardı Alper Bey? 🙂 Daha önce hiç duymamıştım, ilk kez sizden duydum. Güzel yazmışsınız ama. Keyifle okudum. Herkesin aklına gelmez bunlar. Gönülden tebrikler.
Tahtayı GORA filminde Cem Yılmaz çıkardı. 🙂 En az üç ülke görmeniz umuduyla, teşekkür ederim.
Cem Yılmaz filmleri izlememenin zararlarını çekiyorum 🙂 Ne demek, ben teşekkür ederim.
Ben de hepsini izlemedim ama GORA’yı tavsiye ederim, zekice espriler, ince imalarla dolu. 🙂
İzlemek lazım aslında. Tavsiyeniz üzerine GORA’dan başlayacağım. 🙂
Cenab-ı Allah programlıyor hiç şüphesiz. Bu kadar tesadüf fazla.
İyi ki denk geldi de sitenizi inceleme imkanım oldu. Araba almak, telefon yenilemek yerine, dünyayı tanımak, yeni insanlar, ülkeler, kültürleri tanıma fırsatımız var. Ufkumuzu genişletmek adına çok yararlı oldu.Takipte olacağım herzaman. 🙂
Teşekkürler Mesut Bey, ülke gezilerine devam.
Alper Ağabey, AKP’ye göz mü kırpıyorsun sen ya. Yoksa millet vekili adayı falan mı oldun? :)))
Alper Bey sitenizi tamamen tesadüfi olarak gördüm, inceleyince çok keyif aldım, gezmekten vazgeçtim okumak daha hoşuma gitti:)nükteli yazılarınız ve incelemeleriniz için tebrik ve teşekkür ederim
Teşekkürler Fırat Bey, sevindim. En az üç ülke görmeniz umuduyla.
ne zamandan beri yazıcam yazamadım size, iki üç aydır tv programlarında birilerini çıkartıyolar yok bisikletle türkiye’yi gezen yok işinden istifa edip hindistan’ı gezen adam diye aklıma hep siz geliyorsunuz, birde kitap yazmışlar küçümsemiyorum onları ama sizdende bekliyorum böyle birşey kitap gibi var mı proje bunun üzerine?
Merhaba. İlginize teşekkürler. Kitap yazmam konusunda istekler var ama çok kısa vadede gündemimde yok, belki daha sonra.
Üçlenmek lazım Alper Bey.evlenip evlat sahibi olmak şuana kadar yapmış oldugunuz seyahatların önüne dahi geçebilir.Evlat sahibi olmak dünyadaki en zevkli duygu. Aman dikkat! 🙂
Çocuk sahibi lan herkes öyle diyor Begüm Hanım. Belki onu da yaşamak gerek. Üç çocuk asla düşünmem, zaten bir tanesi hayatı çocuk odaklı hale çevirmeye yetiyor. Gezmeye görmeye devam, kısmet. 🙂
Alper bey bir sorum var. Hostel’in ne olduğunu az çok biliyorum ama guesthouse dediğimiz şey nedir? Hostelle aynı şey mi? Değilse farkı neler?
Merhaba Selen Hanım. Guesthouse sözcüğünün tam Türkçe karşılığı konukevi. Eğer resmi bir yerse konukevi veya misafirhane dediğimiz yerler. Örneğim benim çalıştığım üniversitenin konukevi var, veya öğretmenevi, polis evi buna örnek. Özel ise en yakın karşılığı pansiyon. Koşullar hostelden biraz daha iyi ve pahalı, ama otellerden daha küçük, ucuz ve sade olurlar. Hostellerde 2, 4, 6, 8, 12 kişilik odalar çoktur, tek kişilik oda ya hiç olmaz ya da az olur. Guesthouse’da ise tek ve 2 kişilik odalar bulunur. Örneğin bahçeli büyük bir müstakil evi veya 3-4 odalı bir daireyi guesthouse yapabilirsiniz.
Anladım, çok teşekkür ederim.:)
Rica ederim:)
bosnahersek-fas inş.6 ekimde g.kore üçleme olacak :))
Hayırlı olsun Engin Bey.:)
9 gün Madrid’ten Malagaya kadar İspanyayı rehbersiz gezdik (kiraladığımız araba ile ) , iş icabı 2 gün Danimarka ve 8 gün İsveç ( Malmöden Stockholm’a kadar 3 şehirde kaldık ),9 gün Midilli , 3 gün Sakız Adası derken kaç ülke oldu dersiniz 🙂 , Sayılar önemlidir gerçekten , ben de tez zamanda ülke sayısını arttırmayı diliyorum , mümkün olduğunca sizin gibi yavaş yavaş ve soluklanarak , soluyarak , içime çekerek gezmeyi tercih ediyorum . Süper öneriler ve hiç bir şey atlanılmadan yazılmış neredeyse , tekrar teşekkürler kendi adıma 🙂
Bence artık ülke sayısını 3×3 yapmayı hedefleyin. 🙂 Sonra da gelsin onlarca ülke! Teşekkür benden size.